Dini Allah’ın indirdiği haliyle içine bir şey katmadan ya da çıkarmadan yaşayıp tebliğ etmeniz durumunda hurafeyi/şirki yayanların sistemleri çökecek ve din sömürüsü yapma imkânları ortadan kalkacaktır. Saltanatını hurafeler üzerine kuran kişiler tabiî ki rahatsız olup saldırganlaşacaklardır.
Allah’ın rızasına götüren yolda ilerleyenler tacizlere, tehditlere ya da benzeri aşırlıklara maruz kalabilirler. Kur’an bizi bu konuda uyarır, Kur’an’a göre kendisinden en fazla korkulmaya layık olan tek varlık Allah’tır:
- “İnanmışsanız kendisinden korkulmaya daha layık olan Allah’tır.” (Tevbe, 13)
- “Siz, insanlardan korkmayın; benden korkun. Ayetlerimi geçici bir bedelle değişmeyin.” (Maide, 44)
- “Ayetleri görmezlikte direnenler (kafirler), bugün dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi olgunlaştırdım, size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı uygun gördüm.” (Maide, 3)
- “Bazı kimseler şöyle dediler: “İnsanlar, size karşı toparlandı, onlardan korkun”. Bu söz Allah’a olan güvenlerini artırdı ve şöyle dediler: “Allah bize yeter. En iyi vekil (dayanak) O’dur!” Sonra onlara bir kötülük dokunmadan, Allah’ın nimeti ve ikramı ile geri döndüler. Onlar, Allah’ın rızasının peşindeydiler. Allah, büyük ikram sahibidir. Şeytan, sizi kendi yandaşları ile korkutuyor. İnanıp güveniyorsanız onlardan korkmayın, benden korkun.” (Al-i İmran, 173-175)
- “Allah’ın emirlerini tebliğ edenler, Allah’tan korkar, başka kimseden korkmazlar. Hesap gören olarak Allah yeter.” (Ahzab, 39)
- “De ki “Eğer Rabbime başkaldıracak olsam, ben o büyük günün azabından korkarım.” O gün kim o azaptan çevrilirse Allah ona ikram etmiş olur. Bu, açık bir kurtuluştur.” (En’am, 15-16)
Tarih boyunca Allah’ın elçileri çeşitli tehditlere maruz kalmışlardır, onların bu tehditlere karşı verdiği cevaplar her çağda yaşan mü’minler için örnek olmuştur:
- “De ki “Ey Halkım! Elinizden geleni yapın; ben de yapacağım. Bu dünyanın sonunun kime yarayacağını yakında öğreneceksiniz. Şurası gerçek ki yanlış yapanlar umduklarına kavuşamayacaklardır.” (En’am, 135).
- “Allah ile aranıza koyup çağrıda bulunduklarınız sizin gibi kullardır. Dedikleriniz içinize yatıyorsa onlara seslenin de size cevap versinler. Ayakları mı var ki yürüsünler; elleri mi var ki tutsunlar; gözleri mi var ki görsünler; kulakları mı var ki dinlesinler. De ki “Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun; hiç göz açtırmayın.” (A’raf, 194-195).
- “Sana diyeceğimiz sadece şudur: “İlahlarımızdan biri seni fena çarpmış.” Hud dedi ki “Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun, ben ortak saydıklarınızdan tamamen uzağım. Allah ile aranıza koyduklarınızdan uzağım. Haydi, hep birlikte bana tuzak kurun. Hiç göz açtırmayın. “Ben, benim de Rabbim /Sahibim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. O’nun eli altında olmayan hareketli tek canlı yoktur. Benim Rabbim doğru yol üzerindedir /hep doğru olanı yapar.” (Hud, 55-57).
- “Dediler ki “Bak Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Bizim gözümüzde sen gerçekten çok zayıfsın. Eğer ailen olmasaydı seni taşa tutardık. Bizim yanımızda senin bir gücün yoktur!” Şuayb dedi ki “Ey halkım! Size göre ailemin gücü Allah’ın gücünden daha mı çok ki O’nu göz ardı edip sırt çeviriyorsunuz? Benim Rabbim yaptığınız her şeyi çepeçevre kuşatır.” Ey halkım! Kendinize uygun olanı yapın. Ben de yapacağım. Alçaltıcı azap kime gelecekmiş, yalancı kimmiş, yakında öğrenirsiniz. Gözetleyin; sizinle birlikte ben de gözetlemekteyim.” (Hud, 93).
- “İnanmayanlara de ki “Kendi konumunuza uygun olanı yapın, biz de yapıyoruz.” (Hud, 121).
- “De ki “Ey halkım, kurulduğunuz makamlarda elinizden geleni yapın. Ben de elimden geleni yapacağım. Nasıl olsa yakında öğreneceksiniz.” (Zümer, 39).
Konu ile ilgili ayetler çok fazladır, Kur’an’ın bizden isteği çok açıktır; yılmadan, geri adım atmadan ve hiçbir tehdit karşısında umutsuzluğa kapılmadan bildiğimiz doğruları yaşamalı ve anlatmalıyız. Tabi ki doğru dinin tebliğini yaparken kışkırtıcı ve aşağılayıcı ifadeler kullanarak haklı davamızı haksız duruma düşürmemeye özen göstermeliyiz.