24. NUR SURESİNDEN TÜRKÇE MEALLER VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

    24. NUR SURESİ 68: İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;                                      
    İnsanlar, içindeki bilgileri kullansınlar diye indirilen ayetler; 
    1. Bu, indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir suredir. İçindeki bilgileri kullanasınız diye burada açık ayetler indirdik.

    ——————————————————————————————————————————————
    Zina edenlere verilecek cezalar;
    2. Zina eden kadınla zina eden erkekten her birinin cildine yüz kırbaç1 vurun! Allah’ın verdiği cezayı yerine getirirken onlara karşı yumuşamayın! Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız böyle yapın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezayı gözleriyle görsün!

    3. Zina eden erkek, ancak zina eden veya müşrik bir kadını nikahına alabilir. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik bir erkek nikahına alabilir. Bunlar (iffetli) müminlere haram kılınmıştır2.
    4. İffetli kadınları zina ile suçlayan, sonra da dört şahit getirmeyenlerin3 cildine seksen kere vurun ve onların şahitliğini asla kabul etmeyin! Onlar, yoldan çıkmış kimselerdir. 5. Fakat bundan sonra, tövbe eden (dönüş yapan) ve kendini düzeltenler bunun dışındadır. Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır4.
    6. Eşlerini zina ile suçlayan ama kendileri dışında şahitleri olmayan erkeklere gelince: Onlardan her biri, dört kere “Allah şahit, kesinlikle doğruyu söylüyorum.” diye şahitlik etmelidir. 7. Beşincisi ise şöyle olmalıdır: “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın laneti üzerime olsun!” 8. Kadından o cezayı kaldıracak olan “Allah şahit ki o kesinlikle yalan söylüyor!” diye dört kere şahitlik etmesi5, 9. beşincisinde de şöyle demesidir: “Eğer onun dediği doğruysa Allah’ın gazabı üzerime olsun!”

    10. Size Allah’ın lütfu ve ikramı olmasaydı, bir de Allah tövbe edenleri (dönüş yapanları) kabul eden ve daima doğru hükümler veren zat olmasaydı (haliniz nice olurdu[*]!)
    Açıklamalar 1;
    (1). Recm cezası: Zinası sabit olan kişilere verilecek ceza budur. Kur’an’da zina suçu için recm yani taşlayarak öldürme cezası yoktur. Hz. Peygamber, Mekke’de iken önceki kitaplara uyma emri aldığı için Medine’de ceza uygulayabileceği konuma gelince zina suçu işleyenlere Tevrat ve İncil’de bulunan recm cezasını uygulamıştı. Recm cezası, ilk aşamada kadın için ev hapsi ve sözle incitme, erkek için sadece sözle incitme cezasına çevirerek hafifletmiş (4/15-16); daha sonra da bu ayet ile daha da hafifleterek 100 celde olarak belirlemiştir. Bu cezada kadın-erkek ve evli-bekar ayrımı yoktur.  

    (2). Namuslu olmak, gizli veya açık olarak zinadan ve eşcinsellikten uzak durmak evlenmenin olmazsa olmaz şartlarındandır. Fuhuş çeşitlerinden uzak duran bir mümin erkek veya kadın, ancak kendi gibi fuhuştan uzak duran bir erkek veya kadınla evlenebilir. Bu suçları işledikten sonra tövbekar olup kendini tamamen düzelten de namuslu sayılır (25/68-70).
    (3). Dört şahit, sadece kadınlara atılan zina suçunu ispat etmenin olmazsa olmaz şartıdır (4/15). Tecavüze uğradığını söyleyen kadından ise şahit istenmez. Onun bu iddiası, bilirkişi raporuyla ispatlanabilir (12/26).
    (4). Tevbe edip girdiği yanlış yolu bırakan ve iyi işler yapmaya başlayan kişilerin işledikleri günah ne olursa olsun Allah onların günahlarını bağışlar, ayrıca iyilik ve ikramda bulunur, günahını sevaba çevirir (20/82, 39/53, 25/68-70). 
    (5). Bu ayet, zinaya şahitlik konusunda kadın-erkek ayrımının olmadığını gösterse de Zahiriler ve Şia dışındaki mezhepler bu konuda kadınların şahitliğini kabul etmezler. Zahiriler, kadın şahitlerin sekiz tane olmasını şart koşarken Şiiler üç erkek şahidin yanında iki kadının, dördüncü şahit olarak kabul edilebileceğini söylerler. Bu görüşlerin dayandırılacağı bir ayet veya hadis yoktur. 2/282, 5/106-108) ayetlerii birlikte, okuyanlar, şahitlik konusunda kadın ve erkeğin eşit olduğunu açıkça görürler.  
    Açıklamalar 2;
     Zina ve zinanın hükmü (Nur 24/2-9): Allah, dört şahit getirme şartını, namuslu kadının zina ettiği iddiasını ispat için şart koşmuş, dört şahit getiremeyeni iftiracı saymış ve ona seksen kırbaç vurulmasını emretmiştir. Ayrıca tevbe edip kendini düzeltinceye kadar şahitliğinin kabul edilmemesini de hükme bağlayarak kadını koruma altına almıştır.  Bu koruma erkek için getirilmemiştir. Zina için Kur’an da, 100 değnek dışında bir ceza yoktur. Buna karşılık, Mezhepler, Buhari ve Müslim….gibi kişiler zinada recmi savunurlar.         

    İncil’de zina cezası: Din bilginleri, Hz. İsa’ya bir kadın getirirler «Öğretmen, bu kadın zina ederken yakalandı», “Musa, bize böyle kadınların taşlanmasını buyururdu, sen ne dersin?” derler. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine Hz. İsa onlara «Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!» der. Sonra, toprağa yazmaya koyulur. Bunu işitince giderler. İsa doğrulup «Kadın, nerede onlar? Seni yargılamadılar mı?» diye sorar. «Bende seni yargılamıyorum», «Git, bundan sonra günah işleme!» der. İsa bu sözüyle recmi kaldırmamış, sadece günahkar insanların şahitliği ile ceza vermemiştir.                                                                                            A. Bayındır     
   ———————————————————————————————————————————————
    Kadına (Hz. Aişe’ye) zina iftirası yapılması;
    11. O iftirayı1 yapanlar içinizden bir çetedir. O olayı sizin için şer görmeyin, aksine o sizin için hayırlı olmuştur! Onlardan her biri, işlediği günahın cezasını görecektir. Suçun elebaşılığını yapan için de büyük bir azap vardır.

    12. O iftirayı duyduğunuzda siz mümin erkekler ve mümin kadınların, sizden olanlar için iyi düşünceler beslemeniz ve “Bu, apaçık bir iftiradır!” demeniz gerekmez miydi? 13. (Bir de şunu demeliydiniz:) “O iftirayı atanlar, bunun için dört şahit getirselerdi ya! Getirmedikleri için onlar, Allah katında yalancı kimselerdir.”
    14. Eğer dünyada ve ahirette Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve ikramı olmasaydı içine daldığınız bu işten dolayı size kesinlikle büyük bir azap çarpardı. 15. Çünkü iftirayı dilinize doluyordunuz ve bilginiz olmayan bir konuda konuşup duruyordunuz. Siz onu önemsiz bir şey sayıyordunuz; oysa o, Allah katında büyük bir olaydır. 16. Onu duyduğunuzda şöyle de demeniz gerekmez miydi? “Bu konuda konuşmaya hakkımız yok. Fesubhanallah! Bu büyük bir ithamdır!”
    17. Eğer inanıp güvenen kimselerseniz Allah size, bunun gibi bir şeyi bir daha tekrarlamamanızı öğütler. 18. Allah size ayetlerini açık açık bildiriyor. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır. 19. Bu hayasızlıkların müminler arasında yayılmasını isteyenlere, dünyada da ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz. 20. Size Allah’ın lütfu ve ikramı olmasaydı, bir de Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu).
   (1). O iftira, Aişe’ye atılan zina iftirası olup İslam tarihinde “İfk Hadisesi” olarak bilinir.
     ———————————————————————————————————————————————-

    Şeytanın izinden gitmeyin;
    21. Ey inanıp güvenenler! Şeytanın izinden gitmeyin. Şeytan, kendi izinden gidenin cinsel günahları ve kötü işleri yapmasını ister. Allah’ın lütfu ve ikramı olmasaydı hiçbiriniz asla temiz kalamazdınız. Ama Allah, gereğini yapanı temize çıkarır. Daima dinleyen ve bilen Allah’tır.
   ———————————————————————————————————————————————

    İnsanlara yardımda ihmalde bulunmayın;  
    22. İçinizden erdemli ve imkân sahibi olanlar; yakınlarına, çaresiz kalanlara, Allah yolunda hicret edenlere1 yardımı kesmesinler. Onların kusurlarını görmezlikten gelsinler ve yeni bir sayfa açsınlar. Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.
    Açıklamalar 1;
(1). Hicret,
sözlükte, kişinin bir şeyden bedeniyle, diliyle veya kalbiyle uzaklaşmasıdır. Bir Müslümanın, istenmediği bir yerden bedeniyle uzaklaşması; babası, annesi, eşi veya kendine yakın gördüğü kişilerin kafir olmalarından dolayı kalbiyle uzak kalması da hicrettir
.

     ——————————————————————————————————————————————-
    Namuslu mümin kadınlara iftira etmenin cezası;  
    23. Zinayla ilgisi olmayan mümin iffetli kadınları zina ile suçlayanlar1, dünyada da ahirette de lanetlenirler (dışlanırlar) (24/4-
5). Onların hak ettiği büyük bir azaptır. 24. Bu azap, yaptıklarına; dillerinin, ellerinin ve ayaklarının aleyhlerinde şahitlik edeceği gün verilecektir (36/65, 41/19-22). İşte o gün Allah onlara, hak ettiklerinin karşılığını tam olarak verecek ve onlar, Allah’ın apaçık gerçek bir ilah olduğunu anlayacaklardır.
Açıklamalar 1;
    (1). Bu surenin 4. ayetinde, mümin ve kafir ayrımı olmaksızın namuslu bütün kadınlara yapılan iftiranın büyük günah olduğu ifade edilmişti. Burada ise Aişe Validemiz gibi zinayı aklından bile geçirmeyen iffetli mümin kadınlara yapılan iftiranın daha büyük bir günah olduğu vurgulanmaktadır.

     ——————————————————————————————————————————————–
    Temiz ve pis insanların evlilikleri;
    26. Eş olarak) Pis (iffetsiz) kadınlar, pis (iffetsiz) erkekler için; pis erkekler de pis kadınlar içindir. Temiz (iffetli) kadınlar, temiz (iffetli) erkekler için; temiz erkekler de temiz kadınlar içindir1. Temiz olanlar, o iftiracıların dediklerinden aklanmışlardır. Bunlar için mağfiret (bağışlanma)2 ve değerli rızık vardır.
    Açıklamalar 1;
    (1). Bu surenin 3. ayetine göre zina eden kadın veya erkek, kendisi gibi zina etmiş biriyle veya bir müşrikle evlenir. Bunların, namuslu müminlerle evlenmeleri haramdır (5/5, 4/24-25)
    (2). Mağfiret, Allah’ın, kulunu azaptan korumasıdır. “Başı koruyan zırhlı başlık” (“miğfer” kelimesi) da bu köktendir.
     ———————————————————————————————————————————————
    Başka evlere izin istemeden girmeyin;
    27. Ey inanıp güvenenler! Kendi evlerinizden başka evlere, kendinizi tanıtıp izin almadan ve içindekilere selam vermeden girmeyin! Sizin için iyi olan budur. Umulur ki bu bilgileri kullanırsınız. 28. Orada kimseyi bulamazsanız, izin verilmedikçe içeri girmeyin! Size “geri dönün!” denirse dönün! Sizin için nezih olan budur. Allah yaptığınız her şeyi bilir. 29. Oturanı olmayan ama içinde size ait eşya bulunan mekanlara girmenizde bir günah yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da gizlediğiniz şeyi de bilir. 

      ——————————————————————————————————————————————-
    Müminlere söyle, gözlerini sakınsınlar; 
    30. Mümin erkeklere söyle, bakışlarında ölçülü olsunlar1 ve edep yerlerini korusunlar. Onlar için nezih olan budur. Allah, yapmakta oldukları şeyin iç yüzünü bilir. 31. Mümin kadınlara da söyle, bakışlarında ölçülü olsunlar ve edep yerlerini korusunlar. Açıkta kalan kısım hariç, ziynetlerini (vücutlarını)2 göstermesinler. Başörtülerinin3 bir kısmını da yaka açıklıklarının üzerine yerleştirsinler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar, hâkimiyetleri altında olan esirler, cinsel ihtiyaç sahibi olmayıp (meşru bir sebeple) kendilerine bağlı olan erkekler ve kadınların mahrem yerlerinin farkında olmayan çocuklar hariç hiç kimseye ziynetlerini (vücutlarını) açmasınlar. Vücutlarından örttükleri kısımlar bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar4. Ey müminler, hepiniz Allah’a tövbe edin (dönüş yapın) ki umduğunuza kavuşasınız!

    Açıklamalar 1;
     (1).
Kadının açıkta kalan yerleri yüzü, elleri ve ayaklarıdır. Bir ayette Nebimize hitaben şöyle buyurulmuştur: “Bundan sonra güzelliği çok hoşuna gitse bile artık bir kadınla evlenmen… sana helal değildir…” (33/52) Müminlere de şöyle buyrulmuştur: “Hoşunuza giden kadınlardan … nikahlayın” (4/3). Kadının hoşa gitmesi için, öncelikle yüzünün görülmesi gerekir. Ayrıca kadın, tanınacak şekilde giyinmelidir (33/59). Abdest alırken yüzünü, ellerini ve ayaklarını açma ihtiyacı duyacağından buralar da “açıkta kalan kısım” tanımına girer (5/6). Dolayısıyla kadın, yüzü, elleri ve ayaklarını açabilir.

    (2). Ziynet; süslenecek, bezenecek ve donanacak şeye denir. Kadının ziyneti olarak düşünüldüğü zaman takıları, giyimi ve kuşamı anlaşı­lır. Bunların alımı satımı, üretimi ve başkalarına gösterilmesi konu­sunda bir yasak bulunmadığına göre burada anlaşılması gereken yasak, bu ziynetlerin bulunduğu organların açılmamasıdır. Bazıları ziynetin, dış elbise olduğunu söyler. Dış elbise, hem kadının hem erkeğin ziynetidir (7/31). Süs eşyasının takılması da yasak değildir.
    Kadın, insanlar için ziynet kılındığından (3/14) bu ayetteki ziynet, kadına özel güzelliklerden başka bir şey olamaz. Ayette geçen “gizledikleri ziynetleri” ifadesi de bu anlamı destekler. Çünkü kadın, vücudu örtülü olduğu halde dans ederek, oynayarak, sesiyle veya yürüyüşüyle gizli güzelliklerinin bilinmesini sağlayabilir.
    (3). “Başörtüler” anlamı verilen “humur”un tekili olan hımar, yalnızca kadınların kullandığı başörtüsü anlamına gelir. Aynı kökten gelen hamr kelimesi de Kur’an’da, aklı örten sarhoşluk verici maddeler anlamında kullanılır.  
    (4)Kadın, ayağını farklı şekillerde yere basarak sağa-sola eğilip güzelliklerini göstermeye çalışabilir. Dans ve diğer oyunlar bu kapsamdadır. Bu ayet kadınların, erkekler karşısında bu gibi davranışlar sergilemesini yasaklamıştır.                 
    Açıklamalar 2;
    *Bakarken gözleri sakındırmak: Verilen selamı, cinsiyet ayrımı olmadan daha iyisiyle almak emredilmiştir (4/86) ama bakışlar, en etkili iletişim aracı olduğundan dikkatli olmak ve en doğrusu göz bebeklerini büyütecek şekilde bakmamaktır. Erkek ön ve arka organlarıyla yakın çevresini yani göbekle dizleri arasını korumakla yükümlüdür. 

   Kadının örtünmesi (Nur 24/31): Ziynet; süslenecek, bezenecek ve donanacak şeye denir. Kadının ziyneti; takıları, giyimi ve vücududur. Hımar başörtüsüdür. Hımar, kendisiyle boyun ve yaka yırtmaçlarının örtülerek göğüs bölgesinin kapatılabileceği büyük bir başörtüsüdür. Cilbab bunun daha büyüğüdür. Allah’ın kullanılmasını istediği hımardır yani başörtüsüdür.    
    Saçlar görünebilir diyenlere göre: Örtünmeyi emreden ve örtünmede kadının göğüs kısmının bile örtülmesi ayrıntısına giren Allah, kadının saçını örtmesini isteseydi açıkça ‘kadın saçını örtmelidir’ derdi.       
    Örtünme ile ilgili açıklama: Ayet başörtüsünü de kapsamı içine alır. Ancak bunun şeklini ve kapatılması gereken yerleri santimler vererek belirlemek imkansızdır. “Bir tel saç görünürse cehennemde 40 yıl yanarsın” şekline söylemek ise saptırmadır.

    Başörtüsünü daha titiz şekilde kullanmak isteyen kullanır, başını herhangi bir biçimde ya da saçının belli bir kısmı açık kalacak şekilde örtenler Kur’an’a aykırı davranmakla suçlanamaz. Tartışma bırakmayan nokta, göğsün tamamen kapatılmasıdır. Kur’an’da, saçların bütünüyle görünmeyecek şekilde kapatılmasını emreden bir ifade yoktur. Allah bunu, kulunun tercihine bırakmıştır. Her Müslüman bunu, yaşadığı iklime ve toplumun örfüne göre kendisi belirler ve başörtüsünü de ona göre seçer.
     Ayette “Güzelliklerinden görünen kısım” ifadesi bunu açıklamaktadır. Dirseklere kadar eller, ayaklar, yüz ve başın meshe esas olacak kısmı serbesttir. Bu yerleri, abdest dışında kapatmak isteyenlere saygı duyulur ancak bunu yapmayanlar hor görülemez.             Y. N. Öztürk.
     ——————————————————————————————————————————————-
    İçinizden evli olmayanları evlendirin;
    32. İçinizden evli olmayanları ve uygun durumda olan erkek ve kadın esirlerinizi evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah, kendi ikramıyla onların ihtiyacını giderir. Allah, imkânları geniş olan ve daima bilendir.

    33. (Hür olsun, esir olsun) Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah, lütfuyla onların ihtiyaçlarını giderinceye kadar iffetlerini korusunlar1. Hâkimiyetiniz altındaki esirlerden (evlenmeleri konusunda) sizinle sözleşme yapmak isteyenlerle, haklarında hayırlı olacağını bilirseniz sözleşme yapın. Allah’ın size verdiği maldan da onlara verin. Genç kızlarınız evlenmek isterlerse dünya hayatının menfaatini elde etmek için onları zorlayıp hadlerini aşmalarına sebep olmayın. Kim onları zorlar ve onlar da bu zorlanmalarından sonra hadlerini aşarlarsa (bilin ki) Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.
    34. Şurası bir gerçek ki size açıklayıcı ayetler, sizden önce yaşayanlardan örnekler ve müttakiler (yanlışlardan sakınanlar) için de öğütler indirdik.                                                              
     Açıklamalar 1;
    (1). Bu ayetlere göre cariyelerle (kadın esirler ile) evlilik dışı cinsel birliktelik mümkün değildir. Zaten (24/32). ayette erkek ve kadın esirlerin evlendirilmesi, bu ayette ise evlenme imkanı bulamayanların iffetlerini koruması emredilmektedir. Evlilik dışı birliktelik iffetsizlik olduğundan bu ayet de cariyelerle ancak nikah ile birlikte olunabileceğini gösterir. (2/221, 4/3, 23/5-6).

    Açıklamalar 2;
     Evlilik (Nur 24/32): İnsan neslinin devamı için toplumda çok önemli olan aile kurumu, evlilik yolu ile kurulur. Eşler ailede huzur bulur, rahat ederler. Evlilik, hem bedenî bir ihtiyaç, hem de manevî gelişimin esaslı bir zeminidir. Zira evlilik, nefsanî arzuları meşrû ölçü ve gâyelerle idealize ederek hayırlı nesillerin yetiştirilmesine vesile olur. Kur’an evlilik dışında cinsel birlikteliği yasaklar, eşler arasında sevgi ve saygıyı ise teşvik eder.  
    Esir statüsündeki kadın da, evlilik akdinin tarafıdır ve evlilik, esir kadının kendi istek ve onayı, ailesinin izni ve Kur’an ölçülerine uygun biçimde yapılır. Mehir bedelini kadın alır. Kur’an esir kadınların odalık olarak kullanılmalarına izin vermez.
     Evlenme çağı: Kur’an, evlenme çağından bahsetmektedir. Bu çağa gelmeden evlilik söz konusu olamaz. Ayette ayrıca, hukuk dilinde “rüşt” anlamına gelen ‘olgunlaşma’ konu edilmekte ve “olgunlaşma görürseniz mallarını verin” denmektedir. Burada tarif edilen yaş; bireyin fiziken büluğ/hayız dönemine girmiş, aklen ve manen evliliği idrak edebilen, evliliğin yükleyeceği hak ve sorumlulukların farkına varıp gereğince hareket edebilen yaştır.                                       
    Ergenlik: Kızlar adet görmeye; erkekler de ihtilam olmaya (rüyalarında boşalmaya) başlayınca ergenlik çağına girmiş olurlar. Bunun asgari sınırı kızlarda 9, erkeklerde 12 yaştır. Her ikisinde de üst sınır 15 yaşını doldurmuş olmaktır.
     Mesheplere göre; evlilik için asgari yaş sınırı ve rüşt şartı yoktur. Onlara göre, çocuğun veya gayri mümeyyiz bir akıl hastasının bile evlenmesi caizdir. 
     Evlilikte veli: Kur’an Nur suresi 24/32. ayette ‘evlendirin hitabıyla; evliliklerde velinin önemini vurgulamakta ve evliliği, onay makamı olarak “marufa uygun” şekilde onaylayan meşru bir otoritenin muhatap alınmasını bildirmektedir. Evlenecek bireyler için; evlilik yükünün kolaylaştırılması, iyi ve birbirlerinin dengi olanların birbirleriyle tanıştırılması, aile hukuku ile ilgili Allah’ın koyduğu hükümlerin uygulanması hususlarında da veli çok önemli sorumluluklar taşımaktadır.
    Hadis:Hangi kadın, velisinin izni olmadan nikâhlanırsa onun nikâhı batıldır, onun nikâhı batıldır, onun nikahı batıldır”.  A. Bayındır         
    ———————————————————————————————————————————————-
    Allah, aydınlanmayı tercih edeni kendi ışığına yöneltir;
    35. Allah göklerin ve yerin nuru (aydınlatıcısı)’dır. Onun aydınlatmasının örneği şudur: Duvarda bir oyuk (kör pencere), oyuğun içinde bir kandil, kandil bir cam fanus içinde. O cam fanus da sanki elmastan oluşan bir gezegen. Kandil, doğu tarafına da batı tarafına da ait olmayan bereketli zeytin ağacının yağından yakılır. Yağı, ateş almamışken bile neredeyse ışık saçar. Nur üstüne nur! Allah, gereğini yapanı kendi nuruna yöneltir. Allah insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilir.

    36. (Aydınlatma), yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına Allah’ın izin verdiği mekanlarda olur. Oralarda (mescitlerde) öğle ve ikindide Allah’a boyun eğerler. 37. Onlar (Allah’a boyun eğenler) öyle adamlardır ki ticaret ve alışveriş1 onları Allah’ın zikrinden, namazı düzgün ve sürekli kılmaktan, zekatı da vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı günden korkarlar. 38. Onlar bunu, Allah kendilerini, yaptıklarının en güzeli ile ödüllendirsin ve lütfederek daha da fazlasını versin diye yaparlar. Allah gerek gördüğü kişiye hesapsız rızık verir.
    (1). Ticaret, mal ve hizmet alım satımıdır. Alışveriş ise malın malla değişimidir.                                                   
    ——————————————————————————————————————————————–
    Allah’ın ışık vermediği kimsenin (kafirin) ışığı olmaz;   ;
    39. Kâfirlerin amelleri, uçsuz bucaksız çöllerdeki serap gibidir, susayan onu su zanneder, oraya varınca orada hiçbir şey bulamaz ama yanında Allah’ı bulur. O da onun hesabını tastamam görür. Allah hesabı çabuk görendir1. Onların amelleri, okyanusta oluşan karanlıklara da benzer. Okyanusu dalga üstüne dalga kaplamıştır. Onların üstünde de üst üste kara bulutlar vardır. Elini çıkarsa neredeyse onu bile göremeyecek! 40. Allah’ın aydınlatmadığı kimsede bir aydınlık olmaz (2/257, 5/16).
    Açıklamalar 1;
    (1). Bu ayet, kafirlerin beklentilerine ulaşamayacaklarını, üstelik tam bir hüsran yaşayacaklarını anlatmaktadır (14/18, 18,36, 25,23).
     ——————————————————————————————————————————————–
    Göklerde ve yerde kim varsa, Allah’a boyun eğer;
    41.Göklerde ve yerdeki her varlığın ve sıra sıra dizili kuşların Allah’a boyun eğdiklerini görmedin mi? Her biri görevini1 ve nasıl boyun eğeceğini kesin olarak bilir. Allah da onların ne yaptıklarını bilir. 42. Göklerde ve yerde tüm yetkiler Allah’ındır. Dönüp varacağınız yer, Allah’ın huzurudur.

    43. Şunu da görmedin mi! Allah bulutları hareket ettirir, sonra birbirleriyle birleştirir, sonra onları yığın haline getirir. Aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Gökten, gökteki dağ gibi bulutlardan, dolu indirir de dilediğinin üzerine onu isabet ettirir, dilediğinden de uzak tutar. Şimşeğinin parıltısı da gözleri kör edecek gibi olur. 44. Allah, gece ile gündüzü döndürüp durur. İleri görüşlüler2 için bunda kesinlikle alınacak dersler vardır.     
    Açıklamalar 1;
    (1). Salât’ın anlamı, bir şeyi bırakmamak ve sürekli arkasında olmaktır. Salât, Allah’ın göklerde ve yerde olan varlıklara verdiği görevlerdir. Müslümanın hiç aksatmadan yapması gereken tek ibadet namaz olduğu için ona da salât denmiştir.

    (2). “İleri görüşlüler” (“uli’l-ebsâr”); gerçekleri basiretle görme yeteneğine sahip olanlar anlamına gelir (3/13).
    Açıklamalar 2;
     Tesbih (24/41); Allah’ı eksik sıfatlardan uzak tutmak, O’nun şanını yüceliğini anmak demektir. Tesbih, belirli dinî sözleri tekrarlamak için kullanılan, genellikle 33 veya 99 taneden oluşmuş dizinin de adıdır. Kur`an`da birçok ayette, yerde ve gökte olan her şeyin Allah`ı tespih ettiği bildirilir.
Kur’an’da tesbih; kainattaki bu düzgün, mükemmel işleyiş Mülk suresi/3-4. ayetlerde anlatıldığı gibi evrendeki kusursuz düzen, nizam, intizam ve ses, renk, koku, görüntü, müzikal ahenk hep Allah’ı işaret etmektedir. Var olan bütün bu ‘şeyler’ Allah’ın varlığını, kudretini, azametini kendilerine mahsus hal diliyle haykırmaktadırlar.

    Allah’ın tesbih edilmesi; O’nun hiçbir eksik sıfat taşımadığının, her şeye gücü yeten, yoktan var eden, hiçbir varlığa benzemeyen, eşi ve benzeri olmayan bir İlah olduğunun kabulü ve ikrarıdır. Bu şuura eren insanlar, sözle ‘sübhanellah’ diyebilecekleri gibi, mesela secde ederek de Allah’ı tesbih etmiş olurlar.
    Tesbihte örnek bir yaklaşım; Tesbih bir yaklaşma eylemidir. İşte Allah’ı tesbih etmenin emsalsiz bir örneği. Sahabiler, yalnız O’nun adına hareket eden erler… Peygamberimizin hayatındaki son seferi Tebük… Paranın, bineğin ve teçhizatın yok denecek kadar az olduğu bir dönem… Karşıda Rum diyarının sahibi Bizans… Ve sefer için hazırlıklar başlamıştır ama münafıklarda mazeretlerini hazırlamıştır: “Hava çok sıcak, bu havada nereye gidelim?” Cevap anında inmiştir göklerden: “bu sıcakta savaşa çıkmayın! diyorlardı. De ki: Cehennem ateşi çok daha sıcaktır! … bundan böyle az gülsünler… çok ağlayacaklardır”. (Tevbe 81-82). Zengin bir sahabi cömertler sultanı Abdurrahman bin Avf’. Hayatını Allah adına hareket etmeye adamış müthiş bir zat. O bu sefer için kilolarca altını getirmiş, nebiye teslim etmişti. Öyle muhteşem bir yardımda bulunmuştu ki Hz Ömer onun bu tavrına kızmış ve peygambere şikayette bulunmuştu “ailesine hiçbir şey bırakmadı” diye. Rasulullah (s.a.v.) soruyor: “Ailene bir şey bıraktın mı?”  “Onlara, size getirdiğimin daha iyisini, Allah ve resulünün vadettikleri hayır ve ecirleri bıraktım” dedi. 21. yüzyıl insanının anlamayacağı kadar yüksek bir hassasiyet. Allah’a kayıtsız şartsız adanışın emsalsiz örneği…
     İnsan mükkemmel değildir ki tesbihi mükemmel olsun. O’nun tesbihi kemale erdikçe, tekamül ettikçe gelişir, değerlenir. Namaz gibi kısmen kişisel ibadetlerin dışında, mesela dinin tebliği de, Allah’ı tesbih etmenin önemli bir alanıdır. Risalet görevi bir anlamda Allah’ı tesbih etmektir. Dolayısıyla Rasuller en iyi tesbih edicilerdir. 
    “Rabbini çokça an (onu iyi tanımaya çalış); akşamleyin ve sabahın erken vakitlerinde ona ibadet et (3/41), 
    Tesbih kelimesinin geçtiği tüm ayetlerde bütün kainatın Allah’ı tesbih ettiği ve ona teslim olduğu söylenir. Nitekim burada insana şu tavsiye edilir: “Ey evrenin biricik bilinçli varlığı! Tüm kainat; yer, gökler ve içindekiler Allah’ı tesbih etmekte ve onun ilahî korosuna dahil olmaktadırlar. Peki sen daha neyi bekliyorsun? Onun bu korosuna dahil olmak, yalnızca onun adına hareket edip kayıtsız şartsız ona teslim olmak istemez misin? 
     Subhaneke, “Allah’ım, şanın yücedir, sen her türlü eksiklikten yücesin, ulusun” anlamına gelir”.                           Dini Yazılar (İnternetten)
    Süphanallah: ‘Tanrı’yı her türlü kusur, ayıp ve eksiklikten, insanlığa özgü niteliklerden uzak tutarım` anlamında bir söz,
       

     ——————————————————————————————————————————————–
    Allah, yapması gerekeni yapanı doğru bir yola yöneltir;
    45. Allah her canlıyı sudan yaratmıştır. Bunlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimi de dört ayak üzerinde yürür. Allah tercih ettiğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye bir ölçü koyar. 46. Şurası bir gerçek ki biz, açıklayıcı ayetler indirdik. Allah gereğini yapanı doğru yola yöneltir. 47. Kimileri, “Allah’a ve elçisine inandık ve boyun eğdik” derler. Sonra bunun arkasından onlardan bir takımı yüz çevirir. Onlar mümin değillerdir.         
    ——————————————————————————————————————————————–

    Müminler şu sözü söylerler: “Dinledik ve boyun eğdik”;
    51. Aralarında hüküm versin diye Allah’a ve elçisine (kitabına)1 çağrıldıklarında, inanıp güvenenlerin söyleyecekleri tek söz şudur: “Dinledik ve gönülden boyun eğdik.” İşte onlar, umduklarına kavuşacak olanlardır. 52. Kim Allah’a ve elçisine gönülden boyun eğer, Allah’tan çekinir ve ona karşı yanlış yapmaktan sakınırsa başarıya ulaşanlar işte onlardır. 53. Kendilerine emir verirsen mutlaka savaşa çıkacaklarına dair var güçleriyle Allah’ın adıyla yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin, size düşen herkes gibi itaat etmektir. Allah yaptıklarınızın iç yüzünü bilir.”

    Açıklamalar 1;
    Resul, “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi “o sözü iletmek için gönderilen elçi” anlamına da gelir. Allah’ın elçilerinin görevi, onun sözlerini insanlara ulaştırmaktır. Bu sebeple Kur’an’da geçen  Allah’ın resulü ifadelerinde asıl vurgu ayetleredir. Hz. Muhammed öldüğü için bizim muhatabımız olan resul, sadece Kur’an’dır (3/144).

     ——————————————————————————————————————————————
     Allah, o yeri de kesinlikle onlara verecek ve dini onlar için kökleştirecek;
    54. De ki: “Allah’a gönülden boyun eğin, elçisine gönülden boyun eğin! Yüz çevirirlerse (bilinmeli ki) elçi sadece kendine yüklenenden sorumludur, siz de kendinize yüklenenden sorumlusunuz. Elçiye gönüllü olarak boyun eğerseniz doğru yola girmiş olursunuz. Elçiye düşen sadece açık bir tebliğden (ayetleri bildirmekten) ibarettir.

    55. Allah, içinizden inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara vaat etmiştir. Kendilerinden öncekileri nasıl yeryüzünün hakimi kıldıysa onları da kesinlikle yeryüzünün hakimi kılacaktır. Onlar için uygun gördüğü dini mutlaka uygulama imkanı verecek ve yaşadıkları korkularının ardından onları güvene kavuşturacaktır. Onlar, bana kulluk eder ve hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bütün bunlardan sonra kim kafirlik ederse işte yoldan çıkmış olanlar onlardır.
    54. De ki: “Allah’a gönüllü olarak boyun eğin, Elçisinin getirdiğine gönüllü boyun eğin. Eğer yüz çevirirseniz (bilin ki) ona yüklenen onun sorumluluğu, size yüklenen de sizin sorumluluğunuzdur. Ona gönüllü olarak boyun eğerseniz yola gelmiş olursunuz. Elçinin görevi, açıkça tebliğden ibarettir.

     55. “Allah’ın, içinizden inanan ve iyi iş yapanlara sözü vardır; öncekilere verdiği gibi o yeri de kesinlikle onlara verecek, razı olduğu dini onlar için kökleştirecek ve korkularının ardından onları güvene kavuşturacaktır. Onlar bana kulluk eder, bir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da kendini doğrulara kapatanlar olursa yoldan çıkmış olurlar.”
     ———————————————————————————————————————————————
    Namazı kılın, zekâtı verin, elçinin getirdiğine gönüllü olarak boyun eğin;
    56. Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekâtı verin ve Elçimin getirdiğine gönüllü olarak boyun eğin ki iyilik bulasınız.  57. (Allah’ın kitabını) görmezlik edenler, bu topraklarda sakın müminleri aciz bırakacaklarını hesap etmesinler. Onların dönecekleri yer o ateştir. Ne kötü hale gelmektir o!

    ———————————————————————————————————————————————
    Erginlik çağına girmemiş çocuklarınızın, yanınıza girerken izin istemeleri;
    58. Ey iman edenler! Hakimiyetiniz altındaki esirler ile ergenlik çağına girmemiş çocuklarınız üç vakitte; sabah namazından önce, öğleyin elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra (yanınıza girerken) sizden izin istesinler. Bunlar çıplak olabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitler dışında size de onlara da bir günah yoktur. Çünkü onlar sizin, siz onların çevresinde dönüp dolaşırsınız. Allah ayetleri size işte böyle açıklar. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır.

    *Bu ayet, kadın ve erkek bütün esirlerin aileden biri sayıldığını ve kendilerine değer verildiğini göstermektedir.
   ———————————————————————————————————————————————-
    Yakınlarınızın, arkadaşlarınızın evlerinde yiyip içebilirsiniz;   
    60. Evlenme konusuna ilgi duymayan yaşlı kadınların, vücutlarını sergilememeleri şartıyla (boyun ve gerdanlarını örten1 elbiselerini çıkarmalarında bir günah yoktur (7/26-27, 24/31). İffetli davranmaları kendileri için her zaman iyi olur. Allah, daima dinleyen ve bilendir.
    61. Şu konuda köre sıkıntı yoktur, topala sıkıntı yoktur, hastaya sıkıntı yoktur, size de sıkıntı yoktur: Kendi evlerinizde, babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde, anahtarı sizde olanlarda veya arkadaşınızınkinde yiyip içebilirsiniz. Bir arada veya ayrı ayrı yiyip içmenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit Allah’tan hayırlı, bereketli ve güzel bir ömür dileği ile birbirinize selam verin (4/86, 24/27). Allah size ayetlerini işte böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız.
    Açıklamalar 1;
    (1).“Sergileme”, kadının yüz, boyun, boğaz ve gerdanındaki güzelliği göstermesidir. Kadının etrafındakilere güzel bir bakışı da sergileme kapsamına girer. “Başörtülerinin bir kısmını yaka açıklıklarının üzerine yerleştirsinler (24/31) emri gereği onlar, ayette sayılan kimseler dışındakiler yanında başlarını ve boyunlarını açamayacaklardır. Kadınlara ayrıca cilbab emri de verilmiştir (33/59). Fakat, nikah ümidi bitmiş bir kadın, vücudunu sergileme gayretine girmezse dışarıya cilbabsız çıkabilir.
   

     ——————————————————————————————————————————————–
    Müminlerin nitelikleri; 
    62. Müminler, sadece Allah’a ve resulüne inanıp güvenenlerdir (8/2-4, 49/15). Onlar, kendilerinin bir araya gelmesine sebep olan bir işte1 Resulle beraberken ondan izin istemeden çekip gitmezler. Senden izin isteyenler, Allah’a ve resulüne inanıp güvenenlerdir. Birtakım işleri için izin isterlerse uygun gördüğüne izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Çünkü Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.

    63. Resulün çağrısını aranızda birbirinize yaptığınız çağrıyla bir tutmayın2. Gizlenerek sıvışıp gidenleri Allah elbette bilir. Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir sıkıntı geleceğinden3 ya da acıklı bir azaba uğrayacaklarından korksunlar.
    Açıklamalar 1;
    (1). Cihad, istişare vs. gibi onları bir araya getiren önemli işler.
    (2). Elçinin çağrısı, Allah’ın kitabına çağrıdır (8/24).

    (3). Fitne: Kur’an’da bu kelime imtihan, aldatma, cehennem azabı ve savaş anlamlarında kullanılmıştır.
    ———————————————————————————————————————————————-