4. NİSA SURESİNDEN TÜRKÇE MEAL VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

     NİSA SURESİ (Kadın /176): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
    Allah’ın insanlara koyduğu sınırlar;
    1. Ey İnsanlar! Sizi nefs-i vâhideden1 yaratan, (her birinizin) eşini de nefs-i vâhideden yaratan ve o ikisinden pek çok erkeği ve kadını yeryüzüne yayan Rabbinize karşı yanlış yapmaktan sakının! Birbirinizden bir şey istediğinizde adını andığınız Allah’a ve akrabalık bağlarına2 karşı yanlış yapmaktan da sakının! Allah sizi görüp gözetmektedir.
    Açıklamalar 1: (1) Nefs (4/1), hem beden hem de ruh anlamına gelir. Her insanda iki nefis vardır; 1.si bedeni, 2.si ruhudur. Ana rahminde bedene ruhun üflenmesi, bütün organların tamamlanmasından sonra olur. Ruhun çoğunlukla can ile aynı şey olduğu zannedilir. Oysa ana rahminde canlılık döllenmeyle başlarken, ruhun üflenmesi bütün organların tamamlanmasından sonra olur.
    Ruh bedenle birleştiğinde insan, dinleyen, basiret ve gönül sahibi olan bir canlı türü haline gelir. Beden bir bilgisayarın donanımına; can, donanıma güç veren elektriğe benzer. Ruh ise bilgisayarın işletim sistemi gibidir. İşletim sistemi nasıl bütün bilgileri koruyorsa ruh da öyledir. Ruhun bedenden çekilip alınmasına “vefat ettirme” denir. Ayete göre Allah insanı iki şekilde vefat ettirir: biri uyuyunca, diğeri de ölünce olur. Allah, hem uyuyan hem de ölen bedenin ruhunu tutar. Ruh ve canın farklı şeyler olduğu, uyuyan insanın canlılığını korumasından da anlaşılır. Uyuyan insanın ruhu, uyandığında; ölen kişinin ruhu ise ahirette bedenler yeniden diriltildiğinde geri döner. Ayetteki nefis, bedenin özelliklerini içeren döllenmiş yumurtadır. Nefs, öz varlık veya kişilik demektir. Bu nedenle, herkes dünyada kendi hesabına baksın, Allah’a yalvarıp yardım dilesin, zamanını mübah şeylerle geçirsin, haram şeylere vakit ayırmasın, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap etsin, bir sanatta veya ticarette çalışıp helâl kazansın. 
    İnsan çift nefisli yaratılmıştır ve bunlar beden ile ruhtur. İnsanlar kararlarını çift nefislerinin çatışması neticesinde verirler. İnsan ömrünün çelişkiler ve mücadeleler ile geçmesi bundandır. Fıtrattan gelen bu çift kişilikli özellik insanı vereceği kararlarda doğru ve yanlış, güzel ve çirkin, iyi ve kötü ayrımlarını yapmak zorunda bırakır. Bu mücadelenin rehberi Kur’an ve ondan çıkarılan doğru hükümlerdir. Bunları rehber edinenler, bu çelişkilerin üstesinden kolayca gelip kendilerini koruma imkanı bulurken (2/2), bunları rehber edinmeyenler (kafirler) aynı yolu çok daha çetin şartlar altında yürümek zorunda kalırlar.
    Kur’an, insandan söz ederken iki ifade kullanmaktadır: İnsan, topraktan yaratılmıştır ve Allah’tan bir ruh taşımaktadır. Ruha insanın Allah’tan kaynaklanan yönlerinin bütünü, nefse de toprak kaynaklı vasıflarının bütünü demek mümkün olur ve ruh güzel ve övülmüş vasıfların yeri; nefs de kötü huy, davranış ve özelliklerin kaynağı kabul edilir. Yani varlığımızın; nefs daha dünyevî, hayvanî ve menfî yönünü, ruh ise daha ulvî, mânevî ve müsbet yönünü ifade eder.
    Hayatın devamı için bedenin bazı şeylere ihtiyacı vardır. Nefs bu ihtiyaçların şekillendiği ve çıktığı yerdir. Nefsin istekleri hayatın devamı için gereklidir. Kişinin yeme içme, soluk alıp verme, barınma, uyuma, sahip olma arzuları nefsin normal istekleridir. Ancak bu istekler başıboş bırakıldığında, kişi cahil, cimri, hasetçi, gözü doymaz, azgın, sapıtmış, gurura kapılmış bir varlık haline gelebilir. Nefsin yapısı buna uygundur”. İşte dünya hayatının anlamı nefsin bu istekleriyle mücadele etmede şekilleniyor. İslâm, bir başka deyişle Allah’ın dâveti, kişiye bu mücadeleyi öğretir ve İslâm’ın getirdiği ölçüler, nefsin bu isteklerini olumlu şekilde yönlendirmeyi sağlar.  A. Bayındır 
    “Kendini geliştiren, umduğuna kavuşur” Şems 91/9, “Oku amel defterini!”deriz.“Bugün kendi hesabını görmeye kendin yetersin” 17/14, “Kendi arzusunu kendine ilah edineni gördün mü? Onu sen mi savunacaksın?” 25/43, “Ben kendi nefsimi de aklamıyorum; çünkü nefis -Rabbimin ikram edip uyardığı zaman hariç[1*]- sürekli kötülüğü emreder durur” 12/53,  “Ey içi rahat olan kişi! Sen de Rabbine dön! Sen razı, Rabbin razı! Kullarımın içine gir! 89/27-29   
    Rivayetler; “En hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerri dokunmayacağı hususunda emin olunandır; en şerliniz de kendisinden hayır ümit edilmeyen ve şerrinden de emin olunmayan kimsedir.”  “Size şerlilerinizi haber vereyim mi? Onlar, tek başlarına yiyenler, yardımı esirgeyenlerdir.”
    Sıla-i rahim (Akrabayı ziyaret) (4/1).  Sıla-i rahm; akrabalara kavuşmak, bağ ve iletişim kurmak manasına gelir. Akrabalık ilişkilerinin iyi olması için karşılıklı saygı sevgi ve yardımlaşmanın güçlü olması gerekir. Akrabalık ilişkilerini sürdürmek farz, bu ilişkileri koparmak ise haramdır. Akrabasını unutmayan, onlarla ilişkisini sürdüren sevap, aksi davranan ise günah kazanmış olur.

   Akrabalar (Kan hısımlığı ve sıhri hısımlık (4/1): Kan hısımlığı  1: Anne, baba ve çocuklar 2: Kardeşler, dedeler, neneler, torunlar.3:Dayı, amca, hala, teyze, yeğenler. Kayın hısımlığı 1: Eşinin annesi, babası  2:Eşinin kardeşleri, neneleri, dedeleri. 3:Dayısı, amcası, halası, teyzesi, yeğenleri.
  Hadisler: Akrabayı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir”.

   “Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin!”
   ———————————————————————————————————————————————                    Allah’ın koyduğu sınırlar;
    2. (Rüşt çağına gelen) Yetimlere mallarını verin. Temiz olanı pis olanla değişmeyin; onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin; çünkü bu, büyük bir vebaldir. 3. Yetimler konusunda hakka uygun davranamayacağınızdan korkarsanız (onları değil) hoşunuza gidenlerden iki, üç ve dört kadını nikahlayın. Eğer aralarında adaleti yerine getirememekten korkarsanız bir tek kadını veya hâkimiyetiniz altında olan bir esir kadını nikâhlayın. Haksızlık etmemeniz için en uygun olan budur. 4. Kadınlara mehirlerini bir armağan olarak verin. Ondan bir şeyi size, kendiliğinden verirlerse onu da ağız tadıyla ve afiyetle yiyin.

    Açıklamalar 2: Nikah sözleşmesi gereği eşine mehir vermek zorunda olan erkek, ona sağlam bir söz vermiş olur. Artık o, evlilik devamında ve eşini boşadığında da ona verdiği bir şeyi geri alamaz. Ayrılmayı kadın isterse durum değişir. Bu durumda o, eşinden aldıklarının tamamını veya bir kısmını geri vermek zorunda kalır. Mehir evliliğin sigortasıdır.      
    *Esir durumunda bile olsa bir kadınla ancak nikahlanma ile karı koca ilişkisi mümkündür. Mehir, erkeğin evlenirken eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya başka bir mala denir. Hanefi meshebine göre nikah sırasında mehir verilmeyeceği şart koşulsa bile evlenen kadın mehre hak kazanır.  “Çok kararlı olsanız bile kadınlarınız arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz. Öyleyse bir tarafa meyledip diğerini ortada bırakmayın. Eğer uzlaşır ve Allah’tan çekinerek kendinizi korursanız bilin ki Allah, bağışlar ve ikramda bulunur.”  4/129   
     ———————————————————————————————————————————————–
    Miras paylaşımı ve Allah’ın koyduğu sınırlar; 
    5. Allah’ın, hayatınızı sürdürmeniz için verdiği mallarınızı olgunlaşmamış kişilere1 vermeyin. Onunla onları yedirin, içirin ve giydirin. Onlara marufa uygun2 sözler de söyleyin. 6. Yetimleri, evlenme çağına girene kadar deneyin. Reşit olduklarını (olgunlaştıklarını anlarsanız) mallarını kendilerine verin3. Büyüyüp alırlar diye aşırıya kaçarak tez elden mallarını yemeyin. İhtiyacı olmayan onlara tenezzül etmesin. İhtiyacı olan da marufa uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğinizde onlara karşı şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.
7.
Ana-baba ve en yakınların bıraktıklarından erkeklerin payı vardır. Ana-baba ve en yakınların bıraktıklarından kadınların da payı vardır. Miras malı az veya çok olsun, her bir pay kesin olarak belirlenmiştir. 8. Mirasın paylaşımı sırasında akrabalar, yetimler4 ve çaresiz kalmış kimseler5 bulunursa, mirastan onları da rızıklandırın ve onlara marufa uygun söz söyleyin. 9. Geriye korunmaya muhtaç çocuklar bırakmaları durumunda bunların hali ne olur diye korkanlar, Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınsınlar da dosdoğru sözler söylesinler. 10. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar. Onlar yakında harıl harıl yanan ateşten kurtulamayacaklardır.

    13. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Allah’a ve resulüne (elçisinin getirdiği ayetlere) kim gönülden boyun eğerse Allah onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada ölümsüz olacaklardır. Büyük başarı işte budur. 14. Kim koyduğu sınırları aşarak Allah’a ve resulüne başkaldırırsa Allah onu, ölmemek üzere kalacağı bir ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.                                          
     Açıklamalar 1: (1) Olgunlaşmamış kişi, reşit konuma gelmediği veya akli yeterlilikleri olmadığı için malı doğru kullanamayandır. (2) Maruf, bilinen demektir. Bu bilgi ya Kur’ân’dan ya da ona aykırı olmayan gelenekten elde edilir. Zıttı ‘münker’dir. “Marufa uygun söz”, her bakımdan doğru olan sözdür.
(3) Bu ayet, ergenlik (büluğ) çağına gelmemiş ve reşit olmamış kişilerin evlendirilemeyeceğinin açık delilidir. Çünkü erkek, evleneceği kadına mehir vermek zorundadır. Bunun için malı üzerinde tasarruf yetkisini elde etmiş olması gerekir. Bu da ancak büluğa erip reşit olması ile mümkün olur. Mehri kadının kendisi alacağı için onun da büluğa ermiş ve reşit hale gelmiş olması icap eder. Evlenecek kadın ve erkeğin, zinadan uzak durmuş olmaları da şarttır. Eğer zina edip tövbe etmemişse, ancak kendisi gibi zina etmiş biriyle veya bir müşrikle evlenebilir; ama zinadan sonra tövbe etmiş, tam bir dönüş yaparak kendini düzeltmişse, ancak o zaman namuslu bir Müslümanla evlenebilir. Buna rağmen mezhepler hatalı şekilde çocuk evliliklerine izin vermişlerdir. (4) Ölenin bıraktığı yetimler veya hayatta iken destek olduğu ve ölümüyle birlikte desteksiz kalan yetimler.
 (5) Hayatta iken maddi desteğini görmekte olan ve bu ölüm nedeniyle çaresiz durumuna düşenler. Ölenin karısı, başta gelir.
     ————————————————————————————————————————————————————————–
    Allah’ın kabul sözü verdiği tevbe;
    15. Kadınlarınızdan zina1 yapanlara karşı sizden dört şahit getirin, onlar şahitlik ederlerse, ölünceye veya Allah onların lehine bir yol açıncaya kadar o kadınları evlerinde tutun3. 16. Sizden zina yapan o iki kişiyi (kadını ve erkeği) sözle incitin. Eğer tövbe eder kendilerini düzeltirlerse artık onlara ilişmeyin. Allah tövbeleri kabul eder ve ikramda bulunur.

    17. Allah’ın kabul sözü verdiği tövbe (günahtan dönüş yapma), kendini tutamayarak ( kötülük işleyen sonra vakit geçirmeden dönüş yapanların tövbesidir. Allah, işte bu kişilerin tövbelerini kabul eder. Allah bilir, doğru kararlar verir. 18. Kötülükleri işlemeye devam eden, ölüm gelip çatınca da “Ben şimdi tövbe ettim (günahımdan dönüş yaptım)” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi, Allah’ın kabul edeceği tövbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.
    Açıklamalar 1: (1) Kur’an’a göre her zina fuhuştur. “Zinaya yaklaşmayın! O, bir fuhuş ve çok kötü bir yoldur.” 17/32
Allah Teala, dört şahit getirme şartını, namuslu kadının zina ettiği iddiasını ispat için şart koşmuş, dört şahit getiremeyeni iftiracı saymış, ona 80 kırbaç vurulmasını emretmiştir. Tevbe edip kendini düzeltinceye kadar şahitliğinin kabul edilmemesini hükme bağlayarak kadını koruma altına almıştır. Bu koruma erkek için getirilmemiştir.  Hz. Muhammed Mekke’de iken önceki kitaplara uyma emri almıştı (İşte onlar, Allah’ın kitap verdiği kimselerdir. Sen de onların kitaplarına uy: 6/90. Medine’de ceza uygulayabileceği konuma gelince zina suçu işleyenlere Tevrat’a göre taşlayarak öldürme cezasını (recm) uygulamıştı. Daha sonra ceza hafifletilerek 100 celdeye çevrilmiştir. (4) Allah fuhuşu (Zina, erkek erkeğe ilişki ve lezbiyenlik) yasaklamış ve onlardan uzak durmayı emretmiştir.  
      ———————————————————————————————————————————————
    Boşanma engelleri;
    19. Ey inanıp güvenenler! Kadınlarınızı zorla nikahınızda tutmanız1 size helal değildir. Onların zina yaptıkları şüphe götürmez bir şekilde belli olmadıkça verdiğinizden bir kısmını dahi geri almak için onlara baskı yapmayın. Kadınlarınızla güzel2 geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmıyorsanız (bilin ki,) hoşlanmadığınız şeyde bile Allah birçok hayırlar yaratabilir.

    20. Bir eşi bırakıp bir başka eşle evlenmek isterseniz, bıraktığınıza yığınla mal vermiş bile olsanız ondan hiçbir şey almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız! 21. Verdiğinizi nasıl geri alabilirsiniz ki! Onlar (nikahla) sizden sağlam bir söz aldılar3 ve birbirinizle baş başa kaldınız.
    Açıklamalar 1: (1) “Kadınlarınızı zorla nikahınızda tutmanız”ın anlamı “kadınlarınıza zorla mirasçı olmanız”dır. Dolayısıyla erkek, zor kullanarak eşinin boşanma isteğini engellemeye çalışmamalıdır. Kadının da tek taraflı boşama hakkı vardır.  (2) “Güzel” dediğimiz kelime “maruf” kelimesidir. Maruf, Kur’an’da belirtilen ölçüler veya evrensel doğrular sayesinde öğrenilir. Kur’an’da, kadınlara ait hak ve sorumlulukların bildirildiği ayetler, onlarla geçinme konusundaki marufu açıklar. (3) Küçük çocukların evliliği: Küçük çocuklar, mezheplere göre velileri tarafından evlendirilebilir. Şafiî, Mâlikî ve Hanbelîler, bakire kızın babası tarafından ona sormadan evlendirilebileceğini; Hanefîler de baskı altında kıyılan nikahı geçerli sayarlar. Böyle evlendirilen kadın, eşinden sağlam bir söz almamış olduğundan ayet, bu tür nikahların geçersizliğinin delili olmaktadır.
     ———————————————————————————————————————————————–
    İslam’da evlilik engelleri; 
    22. Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çok çirkin, nefret uyandıran bir iş ve çok kötü bir yol idi! 23. Şunlar (ile evlenmeniz) size haram kılınmıştır: Analarınız1, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz2, kadınlarınızın anaları, gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın (önceki evliliklerinden) olan ve artık ailenizden sayılan üvey kızlarınız3. Ama gerdeğe girmeden ayrılmışsanız onlarla evlenmenizin bir günahı olmaz. Kendi soyunuzdan olan oğullarınızın eşleri ile nikahlanmanız ve iki kız kardeşle aynı anda nikâhlı olmanız da haram kılınmıştır. Geçmişte olan oldu. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.  24. Evli kadınları4 nikâhlamanız da haramdır. Ama evli olduğu halde hakimiyetiniz altına girmiş olan (savaş esiri kadınlar) ile evlenebilirsiniz. Bunlar, Allah’ın size yazdığı hükümlerdir. Diğer kadınlar; iffetli olmanız, zinadan uzak durmanız ve mehirlerini vermeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Onların hangisinden nikâh ile yararlanırsanız5 mehirlerini belirlediğiniz miktarda verin. Mehri belirledikten sonra başka bir miktar üzerinde anlaşmanızın sakıncası yoktur. Allah bilir, doğru kararlar verir.

    Açıklamalar 1:  (1) “Analarınız” ifadesi, anneanne, babaanne ve onların anneleri gibi bütün büyük anneleri içine alır. Bunun gibi anne ve baba soyundan olan dedeler ve onların babaları gibi tüm büyük babalar da kişinin kendi öz babası hükmündedir.
(2) Bir kadından süt emen çocuk (0-2 yaş) o kadının süt çocuğu, kadının doğurduğu veya emzirdiği çocukların da süt kardeşi olur ve aralarında ebedi evlenme engeli doğar. Fakat bu yasak, süt emen çocuğun bu kadından süt emmeyen kardeşlerini kapsamaz. Bu yüzden fıkıhta “süt emenin sadece kendisi, emzirenin nesline haramdır” kuralı geliştirilmiştir. Buna göre bir kadın kendi çocuğu olmayan birini emzirdiğinde sadece o çocuk onun süt çocuğu olur.
(3) Herkes annesinin evine girme hakkına sahiptir. Anne dul kalır da bir başkasıyla evlenirse yeni eşinin tahsis ettiği evin kendi evi sayılabilmesi için onunla kapalı alanda baş başa kalması gerekir. Allah, o kadının kızını, yeni kocasının öz kızı gibi sayarak evlenilmesi yasak olanlar arasına sokmuş ve onun o eve girmesinin önündeki engeli kaldırmıştır. (4) Müslüman-kâfir, hür-esir, evli-bekar ayrımı yapılmaksızın, namusunu koruyan kadınlar Kur’an hükümleriyle koruma altına alınmış ve onlara “muhsana (evli yani kalenin içindeymiş gibi korunmuş kadın) denmiştir. Kadın, nikâh ile birlikte kocasının da koruması altına girer ve bir kez daha muhsana olur.  (5) “Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın” emriyle başlayıp buraya kadar sayılan kadınları nikâhlamak haramdır. Kur’an, evli savaş esiri kadınlarla evlenmeye onay vermiştir. Çünkü 47/4’e göre savaş esirleri köleleştirilemez;  (6) Bu ayet, gerdeğe girilmişse,  nikahtan önce veya nikah sırasında belirlenmiş mehri vermek erkeğin görevi, bu mehri almak da kadının hakkıdır. Erkek, mehir belirlendikten ve gerdekten sonra karısını boşarsa, kadına olan mehir borcunu öder.
     Açıklamalar 2: Evlenme engelleri (4/22): 1. Devamlılık arz eden engeller: a) Kan hısımlığı (4/23), b. Sıhri hısımlık (4/23), c. Süt hısımlığı (4/23). 2. Geçici engeller; a. Ahlak engeli. b. İnanç engeli, c) Kadının başkasıyla evli olması (4/24).
    Evlilikte ahlak engeli: İslam’da insanların, hayatlarını evlilik öncesinde, sonrasında ve hayatın her safhasında iffetli yaşamaları dini bir zorunluluktur. Kur’an’da, evlenecek kişilerin ahlak bakımından birbirine denk olması aranmıştır: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkin bir iş ve kötü bir yoldur”. İsra 17/32.
    Evlilikte inanç engeli (24/3): Müslüman, kâfir, hür ve esir… bütün kadınlar koruma altına alınmış ve namuslu kadınlara ‘muhsana’ yani kalenin içindeymiş gibi korunmuş kadın denilmiştir. Kadın, nikâh ile kocasının da koruması altına girer ve bir kez daha ‘muhsana’ olur. Müslüman kadınlar ile kendilerine Kitap verilmiş olanların iffetlileri size helâldir.
    Müşriklerle evlilik:  İffetli kimseler müşrik kaldıkları sürece iffetli ve mümin kimselerle evlenemezler. Din farkının evlenmeye etkisi yoktur. Ama ayetteki “daha iyi” ifadesi, tavsiye edilmediğini gösterir. Müşrik sayılan ehl-i kitapla evlenmenin helal olması (5/5), Nuh ve Lut peygamberlerin kâfir eşleri ile Firavun’un mümin olan eşinin örnek verilmesi, Nebîmiz’in Cüveyriye ile evlenmek için Müslüman olmasını şart koşmaması, kızı Zeyneb’in müşrik eşi ile nikahının hicretin 6. yılına kadar devam etmesi ve Nebimizin, din farkından dolayı kimseyi eşinden ayırmamış olması, bunu ortaya koyar.
     ————————————————————————————————————————————————
    Hür olmayan kadınlarla evlilik;
    25. İçinizden, mümin olan iffetli hür kadınları1 nikâhlayacak kadar varlıklı olmayanlar, hakimiyetiniz altında olan mümin esir kızlarınızı2 nikahlayabilirler. İmanınızı en iyi bilen Allah’tır. Hepiniz birbirinizdensiniz. Onları, iffetli olmaları, zinadan uzak durmuş ve gizli dostlar edinmemiş olmaları şartıyla ailelerinin izni ile nikahlayın ve mehirlerini kendilerine, marufa (Kur’an ölçülerine) uygun olarak verin. Evlendikten3 sonra zina ederlerse onlara verilecek ceza4, evli hür kadınlara verilen cezanın yarısı kadardır. Bu ruhsat, içinizden (evlenme imkanı bulamayacağını düşünüp) çıkmaza girmekten korkanlar içindir5. Sabretmeniz (duruşunuzu bozmamanız) daha iyi olur. Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.

    Açıklamalar 1:  (1) Bu ayete göre hür kadınla evlenmeye gücü yeten erkek, esir kadınla evlenemez. Hür eşi olan, onun üzerine esir bir eş de alamaz. Eğer evlenmek istiyorsa, onu önce hürriyetine kavuşturur, sonra evlenir. (2) Savaş esirleri ailelere dağıtılır ve ailenin bir ferdi gibi muamele görürler. Yanında bulunduğu aile, esirin ailesi sayılır. Ailenin yetkisi, evliliği denetlemekle sınırlıdır. Esir kız/kadın, evlenme kararını hür iradesiyle verir ve mehrin sahibi olur. (3) Bütün kadınlar “muhsana” olarak vasıflanmış ve evlilik dışı ilişkiye izin verilmemiştir. Esir kadının cinselliğinden, evlilik dışında yararlanılamaz. Bu ayet, esir kadının evlenmesini, hür kadın gibi kendi iradesine bırakmış, evliliği denetleme görevini de yanında bulunduğu aileye yüklemiştir. Ailenin yetkisi, esir kadının kararının Kur’an ölçülerine uygunluğunu denetlemektir. Nebimiz buyuruyor ki “(Evlenmek isteyen kadın) velisiyle anlaşamazsa sultan (yetkili kişi), velisi olmayanın velisidir”. (4) Zinanın cezası 100 kamçıdır. Esir kadınlardan bu suçu işleyenler yarısı kadar ceza verilir. Kur’an’da recm cezası yoktur. (5) Ayete göre gücü yeten bir kişi, bir esir kadınla evlenmek isterse onu hürriyetine kavuşturmadan evlenemez.
      ————————————————————————————————————————————————–
     Allah tevbenizi kabul etmek ister;
    26. Allah, her şeyi size açık açık göstermek, sizi sizden öncekilerin sünnetlerine (yollarına) yöneltmek ve tövbenizi kabul etmek ister1. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır.

    27. Allah, tövbenizi (dönüşünüzü) kabul etmek ister (irade eder). Arzularının peşine takılanlar ise büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler2. 28. Allah yükünüzü hafifletmek ister (irade eder); çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
     Açıklamalar 1: (1) Allah’ın iradesi (4/26): İrâde, istemek ve dilemektir. Allah’ın iki türlü iradesi vardır; biri isteğini, diğeri kararını gösterir. O, her insanın yola gelmesini ve yanlışlardan dönmesini ister. İstek anlamındaki bu iradesi yerine gelmeyebilir. Allah bütün insanların tövbe etmesini de ister ama etmezler. Bir şey Allah’ın sadece iradesi ile değil, iradesinin ardından vereceği “ol” emriyle birlikte o şey oluşmaya başlar ve gerçekleşir. Allah, insanların imtihanı ile ilgili konularda bu emri, sadece gereğini yapanlar için verir (53/39). Kul çalışan, Allah da yaratandır. Allah’ın iradesinin ezelî olduğuna ve irade ettiği şeyin mutlaka gerçekleşeceğine inanılır. Ayetler bu inancın yanlış olduğunu açıkça göstermektedir.

      İrade birde, Küllî irade (Allah’a ait irade) ve Cüzi irade (Allah’ın insana verdiği irade) olmak üzere ikiye ayrılır.
İrade,
Allah’ın bir sıfatıdır ve Allah, dilediğini, dilediği zaman, dilediği şekilde yapar. Allah’ın iradesi bütün yaratıklar üzerinde  geçerlidir. “Bir şeyi var etmek isterse onun için sadece ‘Ol’ der;  o da oluşur” 36/82. O emirle oluşum başlar. Allah, bir çocuğun olmasını murat ettiğinde emri, döllenme öncesinde verir ve çocuk oluşmaya başlar.
   Cüzi irade: Cüzi irade, Allah’ın kendi iradesinden insanlara verdiği seçme hakkıdır. Cüzî irade, insanlara, ilahî imtihan için Allah’ın verdiği ve belirli ölçüler çerçevesinde ona hareket imkânı sağlayan özgür iradedir. İnsan diler, Allah da onun isteği doğrultuda yaratır. Allah, kullarının imtihanı başarmalarını irade eder ama herkes başaramaz. Çünkü, Allah “ol” emrini vermeden onun iradesi gerçekleşmez. Allah, imtihanla ilgili konularda “ol” emrini, sadece gereğini yapanlar için verir. Özetlersek; isteyen insandır, yaratan Allah’tır. Ne mutlu, kendisine verilen cüz’i iradeyi salih amellerin yaratılmasında kullanan ve onunla cennet amellerini işleyenlere. Ve yazıklar olsun, hayırları talep etmesi için kendisine verilen cüz’i iradeyi, günahları kazanmada kullanıp, emanete ihanet edenlere. Fiilleri Allah’ın yaratması, insanı sorumluluktan kurtarmaz.. İnsana kuvvet ihsan eden, her türlü imkânı bağışlayan Allah’tır. Kul bu imkânı, bu kuvveti onun rızasına aykırı olarak kullanırsa elbette sorumlu olur.
Allah insana; bu dünyada iken yaptıklarından ahrette imtihan edeceği için, iyiliği de kötülüğü de tercih edip yapabileceği, müstakilen bir konuda karar verip uygulamaya koyabieceği kadar güç ve kuvvet vermiştir. Ancak insan şu önemli hususu her an aklında tutması gerekir: Siz bir şeyi oluşturmak için her şeyi yaparsınız da o şeyin olması için Allah’ın da istediğiniz o şeyi yaratması gerekir yani o işe “ol” demesi gerekir. O şey işte o zaman olur.              A. Bayındır
     Ayetler:” İçinizde insanları iyiliğe çağıran bir önder toplum olsun, marufa uygun olanı istesin, münkere karşı dursun”3/104
“Senin Rabbin, onların tercih etme hakları olan şeylerden tercih edip seçtiğini yaratır28/68”,
 “Allah size, her şeyi açık açık göstermeyi; sizi, sizden öncekilerin doğru yollarına yönlendirmeyi ve tövbenizi kabul etmeyi irade eder” (4/26).
 16/93.
     ————————————————————————————————————————————————

    Müminlere öğütler;     
    29. Ey inanıp güvenenler! Mallarınızı aranızda batıl yolla1 yemeyin! Sadece karşılıklı rızaya dayalı ticaretle2 yiyebilirsiniz. Kendi kendinizi öldürmeyin; Allah size karşı çok merhametlidir. 30. Kim bunu, sınırı aşarak ve yanlışa saparak yaparsa ilerisinde onu bir ateşe sokacağız. Bu, Allah’a göre kolaydır. 31. Size yasaklanan büyük günahlardan3 kaçınırsanız diğer kötü davranışlarınızı örter, sizi değerli bir yere sokarız. 32. Allah’ın birinizi diğerinizden üstün kıldığı şeylere özenmeyin4. Erkeklere, kendi kazandıklarından bir pay, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Siz, Allah’ın ikramını isteyin. Her şeyi bilen Allah’tır. 33. Herkese, ana baba ve en yakınlarının bıraktıklarına mirasçı olma hakkı tanıdık5. Ama önce kendileriyle güçlü sözleşme yapılanların (eşlerin) paylarını verin6. Allah her şeye şahittir.
    Açıklamalar 1: (1) Batıl yolla mal yemek; ölçüde ve tartıda eksiltme yapmak, faiz yemek, kumar ve şans oyunları, gasp, hırsızlık, yetim malı yemek, boşadığı hanıma verdiğini geri almak, başkasının malını yemek için rüşvet vermek, ayetleri gizlemek ve din istismarı. (2) Ticaret, mal ve hizmet alım satımıdır. Bunlar tarafların hür iradesiyle yapılmalıdır.  
    (3) Büyük günahlar “kebâir” (4/31)’ın belli başlıları şunlardır: Ayetleri gizlemek, şirk, zina etmek, namuslu bir kadına zina iftirasında bulunmak, adam öldürmek  yetim malı yemek, ölçüde tartıda eksiltme yapmak, hırsızlık, Allah’ın koyduğu sınırları aşmak, kendi yalanını Allah’a mal etmek, haram yiyecekleri yemek, savaştan kaçmak, faiz yemek, ana-babaya kötü davranmak, kibirli olmak, sarhoş edici ve uyuşturucu maddeleri kullanmak, kumar oynamak . (4) Bunlar, Allah’ın yaratılıştan, kadınıyla erkeği ile her insana verdiği üstün özelliklerdir. İnsan bu özelliklerini keşfettiği oranda öne çıkar. Bir de kadınlara erkeklerde olmayan özellikler, erkeklere de kadınlarda olmayan özellikler verilmiştir. Böylece bunlar birbirlerini tamamlar ve hayatın uyumlu bir şekilde yaşanmasını sağlarlar. (5) Mirasta esas olan kan bağıdır. Din veya ülke farkı mirasa engel olmaz.
(6)  Sözleşme ile mirasçı olma hakkını kazananlar sadece eşler olduğu için ‘güçlü sözleşme’, nikah sözleşmesdir. Mirasçılar ve payları, Allah tarafından kesin olarak belirlemiş, bu sınırları aşanların cezalandırılacağı bildirilmiştir. Bu ayet, önce eşlerin paylarının verilmesini, kalan kısmın, aileden olan mirasçılara, pay edilmesini emretmektedir.                                      
    Açıklamalar 2: Büyük günah; Allah’ın yapılmasını yasak ettiği ve haram olduğuna dair hakkında Kur’an’da ayet bulunan, Allah’ın gazap ve lanetini gerektiren, işleyene kıyamet gününde verilecek cezanın cehennem olduğu bildirilen fiillerdir. Bunların en büyüğü şirk günahıdır. Günahtan kaçmak ibadet yapmaktan önce gelir. Farzları herkes yapabilir; ama haramlardan herkes kaçamaz. Ancak salih kullar kaçar. İyiliği herkes yapabilir, kötülük yapmamak ise, ancak Allah adamlarının özelliğidir. Dinimizde günah işlememek, ibadet etmekten daha kıymetlidir. Hadiste:
Bir zerre günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir” buyruluyor.
Günah, Allah’ın emirlerini yapmamak olduğu için, günahların hepsi de büyüktür. Nefsine yenilip günah işleyende, korku içinde olmalıdır. Allah Resulü buyuruyor ki: “Pervasızca günah işleyen mümine Allahü teâlâ gazap eder.”   Emredilen ibadetleri yapmak, yasak edilenlerden kaçınmak her Müslüman’ın her zaman vazifesidir.
     Allah Resulü buyuruyor ki;Büyük günahların en büyüğü Allah’a şirk koşmak ve O’nu inkar etmektir (küfür)”.
Felâkete sürükleyen yedi şeyden sakınınız” , “Allah’a ortak koşmak, sihir, haklı sebeple olması bir yana Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir canı öldürmek, riba, yetim malı yemek, düşmana toplu hücum yapılacağı sırada savaştan kaçmak ve kötü yolla ilgisi olmayan namuslu mümin kadınlara zina iftirasında bulunmaktır.”  Bir başka hadiste de farklı olarak; Ana babaya itaatsizlik, yalancı şahitlik, yetim malı yemek, iffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmak, ana-babaya itaatsizlik, nankörlük ve Mescid-i Haram’da yapılması yasak bir fiili işlemek” tir.   
     Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız, günahlarınızı, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz. 4/31.
De ki “ Rabbim sadece şunları yasak (haram) etti: İster açık, ister gizli her türlü fuhuş, ism (bu kitapta anlatılan günahları), haksız saldırı, Allah’ın hakkında bir belge indirmediği şeyi O’na ortak saymanız, Allah hakkında bilmediğinizi söylemeniz 7/33  

     ————————————————————————————————————————————————-
    Evliliğin devam ettirilmesi;
    34. Erkekler, hanımlarını koruyup kollamakla görevlidirler. Bu, Allah’ın her birine diğerinde olmayan üstünlükler vermesi1 ve erkeklerin mallarından (eşleri için) harcamaları2 sebebiyledir. İyi kadınlar, Allah’a içten boyun eğen ve Allah’ın korumasına karşılık3 kimse görmezken de kendilerini özenle koruyanlardır. Ayrılmasından korktuğunuz kadınlarınıza gönül alıcı sözler söyleyin, yatakta onlardan uzaklaşın4 ve onları rahat bırakın. Sizi gönülden kabul ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah pek yücedir, büyüktür. 35. (Ey müminler) Eşlerin ayrılacağından5 korkarsanız, bir hakem erkeğin ailesinden, bir hakem de kadının ailesinden gönderin. Eşlerin ikisi de arayı düzeltmek isterse, Allah onları uzlaştırır. Allah bilir ve her işin iç yüzünden haberdardır.    
     Açıklamalar 1: (1) Erkekler ve kadınlarda biri diğerinin eksiğini tamamlar. Bu nedenle birbirlerine özenmemelidirler.

(2) Mehir sorumluluğu ve aileyi geçindirme sorumluluğu erkeğe aittir. (3)  Allah’ın kadını koruması; kadının zina ettiğini iddia eden kişinin 4 şahit getirme zorunluluğu ile evi geçindirme sorumluluğunun erkeğe ait olması ve kadının evlilik ve boşanma hukukunun mehir ile maddi güvence altına alınmış olmasıdır. Kötü kadınlar bunu fırsat bilip ahlaksızlık yapabilirler. Ama iyi kadınlar bunlardan uzak dururlar. (4) Erkeğin yatakta eşini yalnız bırakması, hem kadının kararını gözden geçirmesini sağlar hem de ayrılmak istediği kocadan hamile kalmasını engeller. Bu süre içinde erkek, eşini evden uzaklaştıramaz.  (5) Karı koca dışında olup, onların aralarının açılacağı hakkında bilgi ve şüphe sahibi olan yakınlar, arkadaşlar.
     ———————————————————————————————————————————————–
    Allah, kendini bir şey zannedip övünen kimseyi sevmez;                                          
    36. Allah’a kulluk edin. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya iyilik1 edin. Akrabaya, yetimlere, çaresizlere2 (Miskinlere), yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve hakimiyetiniz altında bulunan esirlere de iyilik edin. Allah, kendini beğenen ve övünen hiç kimseyi sevmez.
    Açıklamalar 2:  (1). İyilik (Birr: 4/36) yapmak: İyilik; iman, doğruluk, güzel ahlak ve salih amel ile yapılan ve Allah’ın rızasına vesile olan güzel davranışlara denir. İyilik hasenat ve salihat (004/36) diye ikiye ayrılır. Hasenat, kişinin kendine yaptığı iyiliklerdir ve karşılığı bire ondur (6/160). Salihat ise kişinin başkaları için yaptığı iyiliklerdir ve karşılığı cennettir (2/261).  İyiliğin kaynağı Allah’tır. İyilik yapmak ne demektir? İyilik yapmak, kalıcı bir iz bırakmak demektir. Yeryüzünde insanın kalıcı iz bırakmasını sağlayan iki önemli ahlaki değer vardır. Biri cömertlik, diğeri tevazudur. İkisinde de iyilik vardır. Cömertlikte malınızı, zamanınızı, imkânınızı, sahip olduğunuz değerleri sunuyor ve onunla paylaşıyorsunuz.
İyilik, insanın en büyük erdemlerinden ve sahip olabileceği en güzel alışkanlıklardan biridir. İyilik yapmak, ancak insanlar hakkında iyi düşünceler ile mümkün olur. Mutlu olabilmek için her anlamda pozitif düşünmek gerekir. Biz ne kadar iyilik yaparsak çevremizden o kadar çok iyilik ve güzellik alırız. İnsanlara ve dünyaya olan bakış açımız güzelleşir, gelişir. Yaptığımız her karşılıksız iyilik, ileride kat ve kat mutluluk ve sevgi olarak bize geri döner.
İnsan iyilik yaptıkça, dinen kendisini daha mutlu hisseder. Mutlu olabilmek için iyilik yapmanın önemi bilinmeli.  Severken Allah için sevdiğimiz gibi, iyiliği de Allah’ın rızasını kazanmak için yaparız. Hiçbir insan kendi başına hayatını devam ettiremez.  Bu nedenle insanların, karşılıklı olarak birbirlerine yaptıkları yardımlar iyilik olmaz. Sadece hiçbir şey beklemeden yapılan yardımlar, bu anlamda iyilik olur. O halde gerçek iyilik, insanın sadece ‘Allah’ın rızasını kazanmak’ için yapacağı iyiliklerdir.
İyiliklerin en iyisi; Allah’ı hakkınca bilmek, tevhide sarılmak ve nefsin hevasına uymamaktır”.
    İyiliğin ödülü nedir? İyiliğin ödülü olmaz. İyilik yapmanın kendisi ödüldür. İyilikte ödül beklemek yerine teşekkür edilir. 
İyi olanlar kimlerdir:
İyiler işini bilirler. Allah için severler. Allah için verirler. Allah’a ve ahiret gününe inanır, marufa (Kitaba) uygun olanı ister, münkerden (Kitab’a uymayandan) men eder, hayırlı işlerde yarışırlar. İşte iyi olanlar bunlardır 3/114);
“Musa Peygamber çobanlık yapıyordu. Sürüsünden bir koyun kaçtı. Hz. Musa, peşinden saatlerce koştu. Ayak tabanları şişti ve yara oldu. Gece bastırınca, koyun yoruldu ve bir yerde durdu. Hz. Musa onu yakaladı. Biraz olsun öfkelenmedi. Koyunun postundaki tozu toprağı elleriyle temizledi. Başını okşadı, sırtını sıvazladı “Haydi bana acımadın, beni arkandan bu kadar koşturdun fakat; kendini ne diye bu kadar yordun?” dedi. Allah meleklerine buyurdu ki: “Musa’ya peygamberlik yakışır!”  Selim Gündüzalp       
     Nelerle iyilik yapalım?
    Kalbimizin kapılarını açmalı, iyilikte yarışmalıyız. Bize emanet edilen nimeti verelim ki yerini bulsun. Elde tuttuğumuz değil, elden çıkardığımız bizim öz malımız olur. “Ne verirsen elinle, o gelir seninle”.  Rabbimiz bize yolun doğrusunu gösteriyor: “Allah’ın sana verdikleri ile ahiret yurduna yönel. Dünyadan da payını unutma. Allah sana nasıl iyilikte bulunduysa sen de başkalarına o şekilde iyilikte bulun. Bozgunculuk yapmaya çalışma, Allah bozguncuları sevmez” (28/77)

    (2). Miskinler (4/36); geliri açlık sınırı altında, işsiz ve çaresiz durumda kalmış ve ihtiyaçlı olduğu her halinden belli olan kişilerdir. Kur’an’a göre miskinler; temel ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için doyurulması gereken, keffaret olarak “yedirilmesi veya giydirilmesi” emredilen, Müslümanların mallarında hakkı olan, kendilerine ihsanda bulunulması istenen dolayısıyla gönüllü veya zorunlu harcama kalemlerinin hepsinde yer alan kişilerdir. Nebimiz şöyle demiştir: “Miskîn bir parça, iki parça yiyecek ile yetinen değil, ihtiyacını karşılayamadığı halde utanan veya ısrarla kimseden bir şey isteyemeyen kişidir.” 
    ———————————————————————————————————————————————–
    Malları insanlara gösteriş için harcama;
    37. Onlar; cimrilik eden, insanlara cimrilik etmelerini söyleyen, Allah’ın kendilerine yaptığı ikramı da gizleyenlerdir. Ayetleri görmezlikte direnenlere aşağılayıcı bir azap hazırladık. 38. Mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a da ahiret gününe de inanmayanlar vardır. Şeytan kimin yakını olursa o ne kötü arkadaştır! 39. Onlar Allah’a ve ahiret gününe inansalar ve (bir mümin olarak) Allah’ın verdiği rızıktan hayra harcasalardı ne kaybederlerdi! Allah, onların durumunu bilir. 40. Allah zerre kadar haksızlık yapmaz. Yapılan şey bir iyilik ise onu kat kat artırır ve kendi katından büyük bir ödül de verir. 41. Her toplumdan bir şahit getirdiğimiz ve seni de bu topluma şahit getirdiğimiz zaman halleri nice olur!
     Açıklamalar 1:  Gösteriş (riya) için harcamak (4/38): *Riya; İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme, bir iyiliği veya salih bir ameli Allah ın rızasını kazanmak niyetiyle değil; İnsanların beğenisi için yapmak demektir.  Bu davranışta bulunan kimseye riyakar denir. Riya, insanlar arasında manevi nufuz, şan,  şöhret ve maddi çıkar sağlamak için yapılır.  Riya; özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmeyiş, gösteriş, iki yüzlülük demektir. Riya, kulun Allah’a itaat ederken kullara yaranmaya çalışmasıdır. Bu tür davranışlar hilekarlık ve yalancılıktır, insan haysiyet ve şerefine hakarettir. Riya ihlâsın tersidir; yapılan işlerin, insanlara gösteriş ve kendini beğendirmek amacıyla yapılması anlamına gelen çok yaygın manevî bir hastalıktır.

     Dinin esası, Allah’ın varlığını ve birliğini, hâkimiyet ve kudretini kabul edip, hareket ve davranışları O’nun rızasına uygun şekilde düzenlemeye çalışmak, iyi bir insan ve iyi bir kul olmaktır.  İbadet yalnız Allah için yapılır. Allah rızası dışında bir amaçla gösteriş için, maddi ve manevi bir çıkar için yapılan ibadet, verilen emekleri boşa çıkarır.
    Gerçek kulluk her işte ihlâs ve samimiyeti gerektirir. İş ve davranışlara değer katan ihlâstır. İhlâs; riya, gösteriş ve şirkten uzak durmaktır. İhlas; bütün ibadet ve davranışlarda Allah’ın rızasını kazanmayı ölçü olarak almak ve o işi sadece Allah için yapmaktır. Yapılan işlerin başlangıç noktası ise niyettir. Niyet, bir işte güdülen maksat ve gaye demektir ve ihlâsın göstergesidir.
İnsanları riya denen uçuruma yuvarlayan üç sebep vardır: ‘Övülme arzusu, başkaları tarafından kınanma ve kötülenme korkusumaddi menfaat temin etme, şan, şöhret, makam ve mevki elde etme hırsı. Dünyaya ait maddi ve manevi çıkarlar için, insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının alet edilmesi riyanın en kötü şeklidir.
Bu tür maddi ve manevi çıkarları elde etmek için, kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının alet edilmesi riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar hilekarlık ve yalancılıktır. İnsan haysiyet ve şerefine hakarettir.       
   “Çaresizi doyurmak için teşvikte bile bulunmaz. İbadet (namaz) de eden bu gibi kimselerin çekecekleri var. Bunlar ibadetlerini (namazlarını) önemsemezler. Onlar gösteriş yaparlar” (Maun 107/3-6) Hadisler:
    “Sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk yani riyadır”. “Bir adamın namazı, niyazı sizi aldatmasın. O adamın dirhem ve dinar ile olan ilişkisine bakın.” “Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren, kimse Allaha şirk koşmuştur”.

     ———————————————————————————————————————————————-

    Abdest ve teyemmüm;     
    43. Ey inanıp güvenenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar1, cünüpken de-yolda olmanız dışında-yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Hasta veya yolculuk halinde olursanız2 ya da sizden biri abdest bozduğu yerden gelmişse yahut kadınlarınızla birleşmiş olur da su kullanma imkanı bulamazsanız temiz bir yüzeye yönelip yüzünüzü ve ellerinizi meşhedin3. Allah daima affeden ve bağışlayandır4.

    Açıklamalar 1: (1) Bilinciniz yerine gelinceye kadar, demektir. (2)“Yolculuk halinde olma” ise seferî sayılmayı gerektiren uzun yolculuktur. (3) Nisa 43 ve Maide 6. ayetlerde “yüzünüzü ve ellerinizi meshedin” şeklinde tarif edilen teyemmümü, “dirseklere kadar” ifadesi kullanılmadığı için Nebimiz de ellerini bileklerine kadar mesh ederek yerine getirmiş, dirseklerine kadar mesh etmemiştir. (4) Teyemmüm hem gusül hem abdest sayılır. Allah, ayette, affedici (günahları yok sayan) ve bağışlayıcı olduğunu belirtmiştir. Bu affedicilik ve bağışlayıcılık, istemeden eksik yıkanan bir yer varsa onu da kapsar. “Görüldüğü gibi namaz kılmaya engel olan tek şey sarhoşluktur”. A. Bayındır
     ———————————————————————————————————————————————-
    Allah’ın emri daima yerine gelir;
47.
Ey kendilerine kitap verilenler! Sizin yanınızda olanı tasdik edici olarak indirdiğimize (bu kitaba) inanıp güvenin. Bunu, itibarınızı yok edip sizi yüzünüze bakılmaz hale getirmeden veya cumartesi yasağını çiğneyen ahaliyi lanetlediğimiz (dışladığımız) gibi sizi de lanetlemeden önce yapın. Allah’ın emri daima yerine gelir.
     ———————————————————————————————————————————————–

    Allah, kendisine ortak (şirk) koşulmasını bağışlamaz;
    48. Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz1. Bunun altındaki günahları, gerekeni yapan için2 bağışlar3. Kim Allah’a ortak koşarsa, (‘bunu isteyen Allah’tır’ diyerek) büyük bir günahı ona mal etmiş olur. 49. Kendilerini (bu şekilde) temize çıkaranları gözünde canlandırmaz mısın? Hayır! Allah, gerekeni yapanı temize çıkarır . Onlara kıl kadar bile haksızlık yapılmaz. 55. Onlardan kimi o kitaba inanıp güvendi, kimi de yüz çevirdi. Cehennemin yanan ateşi onlara yeter.

    Açıklamalar 1: (1) Her insan, kendi gözlemi ile Allah’tan başkasının ilah olamayacağını kavrar. Bu yüzden Allah, herkesi bundan sorumlu tutacaktır. Bunun dışında şirk sayılan bazı tutum ve davranışlar da vardır. Bunları Allah, kendi kitabında bildirmiştir. Hiç kimsenin şirk konusunda ileri sürebileceği mazereti kalmamıştır. Bu nedenle Allah kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz. Ancak ortak koştuktan sonra tam bir dönüş yaparak tövbe edenler bu kapsamın dışındadır.
(2) Allah, herkesin doğru yolda olmasını ister ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar. Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi sıkıntılı olur.  Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi hiç kimse yanlış bir şey yapamaz ve imtihan diye bir şey de olmazdı. Yanlış kader anlayışını imanın bir esası gibi İslam’a yerleştirmek isteyenler, büyük bir çarpıtma yaparak şâe fiiline irade yani isteme ve dileme anlamı vermiş; bunu, tefsirlere hatta sözlüklere bile yerleştirerek birçok ayetin mealini bozmuşlardır. (3) Şirkten uzak kalan ve büyük günahlardan kaçınan veya günah işledikten sonra tövbe edip (dönüş yapıp) kendilerini düzeltenler ile sevapları günahlarından fazla olanlar doğrudan cennete gider. Günahları sevaplarından fazla olanlar cehenneme giderler. Cezalarını çektikten sonra cennetteki yakınlarının yanına yerleştirilirler.
      ———————————————————————————————————————————————
    İnsanların ahretteki durumları:
    56. Kâfirleri yakın zamanda bir ateşte kızartacağız; derileri yandıkça başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan Allah’tır.
    57. İnanıp güvenmiş ve iyi işler yapmış olanları ise içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız; orada ölümsüz olarak sonsuza dek kalacaklardır. Orada onların tertemiz eşleri1 olacak ve onları uzayıp giden gölgelikler içine sokacağız.
     (1) Cennete giden eşler, kusurlarından arındırıldığı için, biri diğerinde herhangi bir eksik bulamayacaktır.
     ———————————————————————————————————————————————

    Emaneti ehline vermek;
    58. Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah’ın size verdiği öğüt ne güzeldir! Allah daima dinleyen ve görendir.

     ——————————————————————————————————————————————-
    Allah’a ve Resulüne gönüllü olarak boyun eğin;
    59. Ey inanıp güvenenler! Allah’a gönüllü olarak boyun eğin, Resulüne gönüllü olarak boyun eğin ve sizden olan yetkililere de. Yetkililerle bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve elçisinin getirdiği ayetlere götürün. Allah’a ve ahiret gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve en
güzel sonucu verir.                                                                                                                                                         
    Açıklamalar 2:  Allah’a ve Resulüne itaat (4/59): Dinin tek kaynağı Kur’an’dır. Resulün görevi Kur’an’ı tebliğ etmek olduğu için resule itaat, Kur’an’a itaattir (Kim resule/elçiye gönüllü olarak boyun eğerse Allah’a boyun eğmiş olur.4/80). Allah’a ve Resulüne itaat Allah’ın emridir ve itaat etmemek küfürdür. İman edip imanımızın gereğini yerine getirmek, Allah’a ve Resulüne itaat etmenin gereğidir. Bundan Allah’ın Resulü aracılığı ile bildirdiği itaati anlıyoruz. Aslında Resule değil Allah’a itaat etmiş oluyoruz. Çünkü resul bize Allah’ın emrini getiriyor, kendisi de o emre amade. “De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” 3/31 ayetten şunu anlıyoruz: Eğer Allah’ı seviyorsanız, Allah’ı sevme konusunda beni izleyin, benim yanımda olun, benim arkamdan yürüyün. Allah sizi sevsin istiyorsanız, Allah’ı sevme konusunda beni model alın. Allah nasıl sevilirmiş, bana bakında sizde öyle sevin. 
    İlgili ayetler:  Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. 48/10 Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. 59/7  Ey inanıp güvenenler, Allah’a gönüllü olarak boyun eğin, Resulüne (Elçisinin getirdiğine) gönüllü olarak boyun eğin.  Çalışmalarınızı değersizleştirmeyin. Muhammed 47/33
     Hadis: “Size bir emanet bırakıyorum, O’na sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız, o Allah’ın kitabı Kur’ân’ı Kerim’dir”.

    ———————————————————————————————————————————————-

    Münafıklara öğütler;
    60. Hem sana indirilene hem de senden önce indirilenlere inandığını iddia eden kişileri görmedin mi? Kendilerine tağutu1 tanımama emri verildiği halde, hakemlik etsin diye tağuta gitmek isterler. Şeytan ise bunları derin bir sapıklığa düşürmek ister. 
    61. Onlara “Allah’ın indirdiğine ve Resul’e gelin” dendiği zaman o münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. 62. Kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir iş geldiğinde halleri ne olur? O zaman sana gelip Allah’a yemin ederek derler ki “Biz sadece iyilik yapmak ve arayı bulmak istemiştik.” 63. Onlar var ya onlar! Onların kalplerinde olanı Allah bilir. Onlara aldırma, ama yine de öğüt ver. Onların içlerine işleyecek etkili sözler söyle.
64. Biz hangi elçiyi gönderdiysek, bizim onayımızla kendisine gönüllü olarak boyun eğilsin diye göndermişizdir. O münafıklar, kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde sana gelseler ve (senin huzurunda) Allah’tan bağışlanma dileseler, elçimiz olarak sen de onların bağışlanması için dua etsen o zaman, Allah’ın dönüş yapanları kabul ettiğini ve bol ikramda bulunduğunu elbette görürler2.

     65. Hayır, hayır! Rabbine yemin olsun! Bunlar anlaşamadıkları konularda seni hakem yapıp verdiğin karardan dolayı içlerinde en küçük bir sıkıntı duymaksızın tam teslim olmadıkça, inanıp güvenmiş sayılmazlar3. 66. Şayet onlara: “Nefislerinizi öldürün ya da yurdunuzdan çıkın!” diye emretseydik, pek azı dışındakiler bunu yapmazlardı. Ama kendilerine verilen öğüde uysalardı onlar için iyi olurdu ve daha da güçlenirlerdi. 67. O zaman biz de onlara katımızdan büyük bir ödül verirdik. 68. Onları doğru bir yola yönlendirirdik.
    69. Kim Allah’a ve resulüne (elçisinin getirdiği ayetlere) gönülden boyun eğerse onlar, Allah’ın nimet verdiği nebiler, özü sözü doğru kişiler, bilginler4 ve iyilerle beraber olacaklardır5. Onlar ne iyi yoldaştır! 70. Bu, Allah’ın onlara bir lütfudur. Bunu Allah’ın bilmesi yeter.
    Açıklamalar 1:  (1) Tağut (4/60); haddini aşmakta ileri giden insan ve cin şeytanlarıdır. Bunlar, yoldan çıkmakla kalmaz ayetleri ya yok sayarak ya da anlamlarını bozarak başkalarının da haddini aşmasına ve yoldan çıkmasına sebep olurlar. (2) Allah Teala nebîmize hem kendi günahının hem de müminlerin günahının bağışlanması için dua etmesini emrettiği için burada “Sen de onların bağışlanması için dua etsen” ifadesini kullanmıştır. (3) Allah ve resulü bir işe karar verdiği zaman artık mümin bir erkeğin ve mümin bir kadının, o konuda tercih hakkı yoktur. Kim, Allah’a ve resulüne baş kaldırırsa açık bir şekilde sapmış olur.
 (4).Şühedâ, şehid’in çoğuludur, şahitler anlamına gelir. Bilgisini, gözüyle görmüş gibi kesinleştiren alimler demektir.
    ———————————————————————————————————————————————
    Savaş ve münafıklar;
    71. Ey İnanıp güvenenler (müminler)! Tedbirinizi alın1 (gerektiğinde) bölükler halinde veya toplu olarak hızla harekete geçin. 72. İçinizden ağır davrananlar mutlaka olacaktır. Başınıza bir iş gelse “Gerçekten Allah bana lütufta bulunmuş da onlarla birlikte olmamışım” diyeceklerdir. 73. Allah’ın size bir ikramı olsa, bu defa sanki aranızda sevgi bağı yokmuş gibi “Ah keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarı gösterseydim” diyeceklerdir. 74. Dünya hayatını ahirete feda edebilenler, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, Allah ona yakında büyük bir ödül verecektir. 75. Size ne oluyor ki, Allah yolunda savaşmıyorsunuz! Halbuki ezilen erkekler, kadınlar ve çocuklar şöyle yalvarıp durmaktalar: “Rabbimiz! Halkı yanlışlar içinde olan bu ülkeden bizi çıkar, bize katından bir dost gönder, bize katından bir yardımcı gönder.” 76. İnanıp güvenenler Allah’ın yolunda savaşırlar, kafirlik edenler ise tağutların yolunda savaşırlar. Siz, şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın kurduğu oyun zayıftır.
    77. (Zayıf durumda iken) Kendilerine: “Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı özenle ve sürekli kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaşma görevi yazılınca içlerinden birtakımı, Allah’tan korkar gibi insanlardan korkar oldular. Hatta insanlardan duydukları korku daha fazla oldu. Dediler ki: “Rabbimiz! Bize niçin savaşma görevini yazdın; biraz daha süre tanısaydın olmaz mıydı?” De ki: “Dünya menfaati pek azdır. Yanlış yapmaktan sakınanlar için Ahiret daha hayırlıdır; size kıl kadar bile haksızlık yapılmayacaktır 2)

     78. Nerede olursanız olun, isterseniz sağlam kaleler içinde olun, ölüm sizi yakalayacaktır. Onlara bir iyilik gelse “Bu Allah katındandır!” derler. Başlarına bir kötülük gelince de “Bu senin yüzünden!” derler. De ki: “Olan biten her şey Allah katındandır (onun onayıyla olur)3).” Bu topluluğa ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar3 ? 79. Sana ne iyilik gelse Allah’tandır, sana ne kötülük gelse senden kaynaklanır. Seni insanlara elçi gönderdik, şahit olarak Allah yeter. 80. Kim resule (elçiye) gönüllü olarak boyun eğerse Allah’a boyun eğmiş olur. Yüz çeviren çevirsin; seni başlarına bekçi olarak göndermedik.
    Açıklamalar 1: (1) “Ey inanıp güvenenler! Sabredin, sabırda (düşmanlarınızla) yarışın, her an tetikte olun ve Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ki umduğunuza kavuşabilesiniz” 3/200. “Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Onlar ile Allah’ın düşmanını, kendi düşmanınızı ve ayrıca sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği öbür düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız, size tam olarak ödenir, haksızlığa uğratılmazsınız” 8/60.   2)Nitekim (enfal konusunda olduğu gibi) Rabbin, gerçekleşen o şey sebebiyle seni evinden çıkardığı sırada bile müminlerin bir kesimi tam bir hoşnutsuzluk içinde idiler. O gerçek bütünüyle ortaya çıktığı halde seninle çekişiyorlardı. Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyor gibiydiler” 8/5-6
      ———————————————————————————————————————————————-

   İyi bir işe destek veren ondan bir pay alır”;
    84. Sen Allah yolunda savaş! Sen sadece kendinden sorumlusun. Müminleri de teşvik et. Belki Allah, o kâfirlerin baskınını önler. Allah’ın baskını daha güçlü, caydırıcılığı daha kuvvetlidir. 85. İyi bir işe destek veren ondan bir pay alır; kötü bir işe destek veren de ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir. Her şeyi görüp gözeten Allah’tır. 86. Size herhangi bir şekilde sağlık ve esenlik (selam) dileğinde bulunulduğunda, siz daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık verin. Allah her şeyi hesaba katar.

    Açıklamalar 2: Selam (4/86); barış, selamet, esenlik ve güvenlik dileğidir. Her türlü korku ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu. Selâm, insanların birbirleriyle dostluk kurmalarına, tanışmalarına vesile olur. Hasan-ı Basrî’ye göre selâm vermek sünnet, selâmı almak farzdır. Verilen selâmı, ondan daha güzel bir sözle almak bu ayete göre Allah’ın emridir.
    Selamun aleyküm: Barış, huzur, selamet ve esenlik sizin üzerinize olsun. Kur’ân, selâm sözlerini belirlemiştir. Buna göre Müslümanlar “Selâmun aleykum” şeklinde selâm verirler.  “Selamun aleyküm” denince “ve aleykümselam” demek farzdır. Yani “Allah’ın selamı sizin de üzerinize olsun” denmiş olur. Selam sözünün Arapçası “Selamun aleyküm” demektir.
    Kur’ân’da, özellikle mü’minlerin ve cennet ehlinin birbirlerini sadece “Selâm” sözüyle selâmladıkları anlatılmaktadır. “Selâmun aleykum” demek daha iyi ise de “Selâm” demek yeterlidir. Allah’ın, kullarına selâmı da Kur’an’da bu şekildedir.
Selamlaşırken eğilmek günahtır. Hadiste “Karşılaştığınız zaman birbirinize eğilmeyin, kucaklaşmayın” buyuruldu.
    O son yurt işte onlarındır. …Melekler her kapıdan yanlarına girerler. “Esenlik ve güvenlik sizedir (Selamun aleykum)! Bu, sabrınızın karşılığıdır. O dünyanın sonu ne güzel oldu!” derler. 13/22-24
Öte yandan inanıp güvenmiş ve iyi iş yapmış olanlar, Rablerinin izniyle içlerinden ırmaklar akan cennetlere alınmış olurlar. Onların birbirlerine sağlık dilekleri “Selam (esenlik ve güvenlik dilerim)” sözüyle olur”. 14/23
     ——————————————————————————————————————————————
    Allah’ın nitelikleri;
    87. Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. O geleceğinde şüphe olmayan kıyamet (mezardan kalkış) günü sizi bir araya toplayacaktır. Kimin sözü Allah’ın sözünden daha doğru olabilir?

      ——————————————————————————————————————————————
    Sizinle savaşanları bulduğunuz yerde öldürün;
    88. Size ne oluyor ki (Mekke’deki) münafıklar hakkında ikiye bölündünüz? Allah onları, yaptıklarından dolayı baş aşağı etmiştir. Allah’ın sapık saydığını yola gelmiş saymak mı istiyorsunuz? Allah’ın sapık saydığını iyi göstermenin bir yolunu bulamazsın.

    89. Çok isterler ki kendileri nasıl kâfir olmuşsa siz de aynı şekilde kâfir olup onlarla eşit duruma gelesiniz. Allah yolunda hicret etmedikçe onlardan hiçbirini veli (yakın dost) edinmeyin. Eğer (hicretten) kaçınırlarsa onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir veli edinin ne de yardımcı. 90. Ancak sizinle antlaşması olan bir topluluğa sığınanlar ile sizinle savaşmayı veya kendi topluluklarıyla savaşmayı göze alamayarak size gelenler olursa durum değişir. Allah farklı tercihte bulunsaydı onları üzerinize salardı da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış teklif ederlerse artık Allah, onlara dokunmanıza izin vermez.
    91. Sizden yana güvende olmak isteyen, kendi halklarından yana da güvende olmak isteyen başka münafıklar da göreceksiniz.  Bunlar ne zaman bir fitneye (sizinle savaşmaya) yönlendirilseler balıklama dalarlar. Sizden uzak durmaz, size barış teklifinde bulunmaz ve ellerini sizden tamamen çekmezlerse onları yakalayın 1), tespit ettiğiniz yerde de öldürün. İşte kendilerine karşı size açık yetki verdiğimiz kişiler onlardır.
     Açıklamalar ; (1). Bunlar Bedir’de ve Uhud’da Müslümanlarla savaşan Mekkeli münafıklardır. Uhud’da bunlarla ilgili şu ayetler inmiştir. Bunlar Müslüman gözüküp müşriklerin yanında yer aldıkları için onları tanımak kolaydır.
      ———————————————————————————————————————————————-
    Bir müminin kasten öldürülmesi;
    92. Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir; hata ile olmuşsa başka. Kim bir mümini hata ile öldürürse, boyunduruk altındaki bir mümini özgürleştirmesi ve öldürülenin ailesine diyet 1) vermesi gerekir; onlar bağışta bulunurlarsa başka. Eğer öldürdüğü mümin, size düşman olan topluluktan ise (yalnızca) boyunduruk altındaki bir mümini özgürleştirmesi gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine diyet ödemesi ve boyunduruk altındaki bir mümini özgürleştirmesi gerekir. Boyunduruk altında birini bulamayan kişi, art arda iki ay oruç tutar. Bu, tövbesinin (dönüşünün) Allah tarafından kabul edilmesi içindir. Allah bilir ve daima doğru kararlar verir.

     93. Bir mümin bir mümini kasten öldürürse onun cezası, içinde ölmemek üzere kalacağı cehennemdir Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş (dışlamış) ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
     Açıklamalar 1: (1) Hataen adam öldürmenin diyeti, beş cins deveden yirmişer tane olmak üzere toplam 100 devedir. Bugün bu 100 devenin kaç lira ettiği hesaplanır ve maktülün ailesine ödenir. Nebîmiz diyeti şöyle açıklamıştır: “Kim bir mümini kasten öldürürse öldürülenin velilerine teslim edilir. İsterlerse öldürürler, isterlerse diyet alırlar. Bu, kasten öldürmenin diyetidir.     
    ———————————————————————————————————————————————-

    Müslüman’ım diyene “değilsin” demeyin;
    94. Ey inanıp güvenenler! Allah yolunda savaşa çıktığınızda, size teslim olduğunu bildiren birini iyice araştırın. Dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek ona, “Sen mümin değilsin!” demeyin. Allah katında pek çok ganimet vardır. Önceden siz de onlar gibiydiniz, Allah size ikramda bulundu (da mümin oldunuz). Öyleyse amaçlarını iyice araştırın. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.
      ———————————————————————————————————————————————

    Allah yolunda cihat edenlerin ödülü Allah’ın bağışlaması ve ikramıdır;
    95. Müminlerden bir özrü olmadan oturup kalanlarla, malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler (elinden geleni yapanlar) bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenlerin derecesini oturup kalanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de (yaptıklarının) en güzelini vaat etmiştir. Ama vereceği büyük bir ödülle Allah, cihad edenleri oturup kalanlardan üstün kılmıştır. 96. O büyük ödül; vereceği dereceler, bağışlama ve yapacağı ikramdır. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.

     ———————————————————————————————————————————————–
    Allah yolunda hicret edenler, yeryüzünde sığınacak çok yer bulurlar;         
    97. Melekler, kendilerini yanlışlar içine sokanların canlarını alırken onlara “Ne haldeydiniz?” diye soracaklar, onlar da: “Biz kendi toprağımızda ezilmiş kimselerdik” diye cevap vereceklerdir. Bunun üzerine melekler “Allah’ın toprağı geniş değil miydi, göç (hicret) etseydiniz1 ya!” diyeceklerdir. Onların varıp kalacakları yer cehennemdir. Ne kötü hale düşmektir o! 98.Hiçbir çözüme gücü yetmeyen, bir çıkış yolu da bulamayan ezilmiş erkek, kadın ve çocuklar bunların dışındadır. 99. Allah’ın işte bunları affetmesi beklenir. Allah, daima affeden ve bağışlayandır.

    100. Kim Allah yolunda göç (hicret) ederse, yeryüzünde sığınacak çok yer ve genişlik bulur. Kim Allah’ın ve elçisinin yolunda hicret için evinden çıkar sonra ölüm onu yakalarsa ödülü Allah’a ait olur. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.
     (1) Ey inanıp güvenen kullarım! Toprağım geniştir; öyleyse siz yalnız bana kulluk edin.
     ———————————————————————————————————————————————

     Namazın, düşman tehlikesi sırasında kısaltılması;
    101. Yolculuğa çıktığınızda, kâfirlik edenlerin size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı  (yolculukta kıldığınız namazı) kısaltmanızda1) bir günah yoktur. Kâfirler, sizin açık düşmanınızdır.

    102. (Ey Muhammed!) İçlerinde olur da namazı seninle birlikte kılsınlar diye sen tam kılarsan1), bir kısmı seninle namaza dursun ama silahlarını kuşanmış olsunlar. (Onlar) secdeleri yaptıklarında derhal etrafınıza dağılsınlar (nöbeti devralsınlar). Namazı kılmamış olan öbür kesim hemen gelsin, onlar da seninle namaz kılsınlar ama tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kâfirlik eden o kimseler isterler ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da size ani bir baskın yapsınlar. Yağmurun verdiği bir sıkıntıdan veya hasta olmanızdan dolayı silahlarınızı bir yere koymanızın günahı olmaz ama yine de tedbiri elden bırakmayın. Allah o kâfirlere, küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır. 103. O (bir rekatlık) namazı kılarken Allah’ı ayakta, oturur halde ve yanlarınız üzerinde anın2). Güvene kavuştuğunuzda ise namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak3) farz kılınmıştır.
     Açıklamalar 1: (1) Allah’ın bize vakitle sınırlı bir ibadet olarak farz kıldığı namaz için 4 farklı durum söz konusudur: Normal koşullarda, yolculuk halinde, korku halinde ve saldırıya uğrama korkusu halinde kıldığımız namazlar. Yolculukta akşam namazı hariç namazlar 2 rekâttır. Bu, kısaltma olmayıp yolculuktaki namazın tam halidir. Saldırıya uğrama korkusu altında kılınan namaz 102. ayette açıklanmıştır. Korku geçince “Namazı 1 rekata düşürmeyin, tam yani 2 rekat kılın” demektir. (2) Kişinin yanları, kol ve bacaklarıdır. 3).Namaz, kendisi için belirlenen vakit sınırlarının dışında kılınamaz.
     ———————————————————————————————————————————————–
    Düşmanı Takipte gevşeklik göstermeyin;
    104. (Size saldıran) topluluğu takipte gevşeklik göstermeyin1. Siz acı çekiyorsanız onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların beklemediği şeyleri bekliyorsunuz. Bilen ve doğru kararlar veren Allah’tır.  Açıklamalar 1: (1) Ey inanıp güvenenler! Ordu halinde kâfirlerle karşılaştığınızda sakın arkanızı dönmeyin. Savaş taktiği olarak yer değiştirme ya da bir birliğin yanında yer alma dışında kim o gün onlara arkasını dönerse Allah’ın gazabına uğrar. Onun kalacağı yer cehennemdir. Ne kötü hale gelmektir o! 8/15-16

     ———————————————————————————————————————————————–
    Sakın, hainlerin savunucusu olma;
    105. Gerçekleri içeren bu kitabı sana biz indirdik ki sana gösterdiğimiz şekilde insanlar arasında hüküm veresin1. Sakın hainlerin savunucusu olma. 106. Allah’tan bağışlanma dile!2 Çünkü Allah, daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.107. Hainliği asıl kendilerine yapmış olan o kimselere arka çıkma. Allah, hainlikte direnenleri ve günahkârları sevmez. 108. Onlar insanlardan saklanmaya çalışırlar ama Allah’tan saklanma gereği duymazlar. Halbuki geceleyin konuşup Allah’ın razı olmayacağı şeyleri planladıkları sırada Allah onlarla beraberdir. Yaptıkları her şeyi çepeçevre kuşatan Allah’tır.

    109. Hadi şimdi siz dünya hayatında onlara arka çıktınız. Peki, ya tekrar dirilip kalkış günü Allah’a karşı onlara kim arka çıkacak ya da kim onların vekili (savunucusu) olacak?
    Açıklamalar 1: (1) Kur’an’ın açıklanması (4/105):Allah, Kur’ân’ın açıklanmasını kendi üzerine almış, bu konuda nebiler dahil kimseye bir yetki vermemiş, açıklamaları kendisi yapmış, usul ve ilkelerini kitabında bildirmiştir. “Allah’ın sana gösterdiği şekilde” ifadesi, Kur’an’ın içerdiği sonsuz çözümlere (hikmete) ulaşmak ve bunları hayata uygulamak için bu usulün takibi   zorunlu görülüyor.
    (2) Ayet nebilerde ismet sıfatının olmadığının delillerindendir. Nebiler günahlardan korunmuş değillerdir.

      ———————————————————————————————————————————————
    Allah’ın bağışlaması ve ikramı;
    110. Kim bir kötülük işler veya kendini yanlışa sürükler de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ın bağışlamasının bol, ikramının çok olduğunu görecektir.
    ———————————————————————————————————————————————-
    Bu elçiden ayrılıp başka bir yola girenlerin yeri cehennemdir;
    111. Kim bir günah işlerse onu sadece kendi aleyhine işler. Allah bilir, doğru kararlar verir. 112. Kim bir hata yapar veya günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa, bir iftirayı ve açık bir günahı yüklenmiş olur.
    113. Eğer Allah’ın sana lütfu ve ikramı olmasaydı, onların bir kesimi seni saptırmakta kararlıydı. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar. Sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu muazzamdır.
    114. Yaptıkları gizli görüşmelerin çoğunun bir faydası yoktur. Ama sadaka verme, iyilik yapma ya da insanların arasını düzeltme amacıyla yapanlarınki başka. Kim bunları Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa Allah ona muazzam bir ödül verir. 115. Doğru yol kendisi için apaçık belli olduktan sonra kim bu elçiden (ayetlerden) ayrılır ve müminlerin yolundan başka bir yola girerse onu, saptığı yolda bırakırız1 ve cehenneme sokarız. Ne kötü hale gelmektir o!
    Açıklamalar 1: (1) Gelenek bu ayeti, Muhammed (s.a.v.)’ın vefatından sonraki bir zamanda, onun ümmetinin dinî bir konuda fikir birliği etmeleri anlamında kullanılan ‘icma’nın delili sayar. Bu anlayışa göre ümmetin dini bir konuda vardığı fikir birliği de ayette geçen “müminlerin yolu” ifadesinin kapsamına girer. Yine bu ayete göre bu yolun dışında bir tercihte bulunmak tıpkı hayatta iken resule muhalefet etmek gibi kişiyi dinden çıkarır. Oysa ayette geçen ‘resulden ayrılmak’, onun tebliğ ettiği şeylere yani doğrudan Allah’ın kitabına muhalefet etme anlamındadır. Allah’a itaat resule itaat ile mümkün olduğu için resulün tebliğ ettiği şeylere muhalefet Allah’a muhalefet anlamına gelir. Müminlerin yolu rasulün tebliğ ettiği, Kur’an’da yazılı doğru yoldur.  
      ———————————————————————————————————————————————
    Allah’a ortak koşulmasının cezası;                                                                      
    116. Allah, kendisine ortak (şirk) koşulmasını bağışlamaz. Bunun altındaki günahları, gerekeni yapan kişi için bağışlar1). Kim Allah’a ortak koşarsa yanlış yola girip kaybolup gitmiş olur. 117. Allah ile aralarına koyarak yardıma çağırdıkları, tanrıçalarından başkası değildir. Aslında yardıma çağırdıkları sadece hayırsız şeytandır.
     ———————————————————————————————————————————————–
    Allah’a inanıp güvenen ve iyi iş yapanların ahretteki yerleri cennettir;
    122. İnanıp güvenen ve iyi işler yapanları da ölümsüz olarak sonsuza dek kalmak üzere içinden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Bu, Allah’ın gerçek olan vaadidir. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?
    123. Ne sizin beklentileriniz ne de ehlikitabın beklentileri geçerlidir. Kim bir kötülük yaparsa cezasını çeker. Allah ile arasına girecek bir dost ve bir yardımcı bulamaz. 124. İster erkek ister kadın olsun, kim mümin olarak iyi işler yaparsa cennete işte onlar gireceklerdir. Onlara zerre kadar haksızlık yapılmayacaktır. 125. Güzel davranarak kendini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in dini dosdoğru yaşama biçimine uyan kişinin girdiği yoldan daha güzel bir yola kim girmiş olabilir? Allah, İbrahim’i samimi bir dost kabul etmiştir.
       *Şeytan’ın insanlar üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktur. Ancak kendisine uyanları saptırabilirler.

    ————————————————————————————————————————————————
    Eşler ayrılırsa Allah, birini diğerine muhtaç olmaktan kurtarır;
    128. Bir kadın, kocasının ayrılmasından veya yüz çevirmesinden korkarsa aralarında uzlaşmaları, iki taraf için de günah değildir. Uzlaşmak hayırlıdır. Nefisler doyumsuzluğa yatkın kılınmıştır. Eğer güzel davranır ve yanlış yapmaktan sakınırsanız (bilin ki) Allah, yaptığınız şeylerin iç yüzünden haberdardır.

    129. Ne kadar isteseniz de eşleriniz arasında adaleti sağlamaya güç yetiremezsiniz. Öyleyse bir tarafa büsbütün meyledip diğerini askıda bırakmayın. Eğer uzlaşır ve yanlış yapmaktan sakınırsanız (bilin ki) Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır. 130. Eşler ayrılırlarsa Allah, kendi imkanlarından vererek her birini diğerine muhtaç olmaktan kurtarır1). İmkanları geniş olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.
    (1) “Ey inanıp güvenenler! Kadınlarınızı zorla nikahınızda tutmanız” 4/19
     ———————————————————————————————————————————————–
     Allah’ın nitelikleri;
    131. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere ve size yüklediğimiz görev şudur: “Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının!” Ayetleri görmezlikte direnirseniz şunu bilin ki göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bir şeye ihtiyacı olmayan ve yaptığını mükemmel yapan Allah’tır. 132. Evet! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Vekil (dayanak) olarak Allah yeter. 133. Ey İnsanlar! Allah, gerek görürse sizi yok eder ve yerinize başkalarını getirir. Allah, bunun kuralını koymuştur.
    ———————————————————————————————————————————————-

    Kendi aleyhinize de olsa Allah için şahitlik yapın;
    134. Ey inanıp güvenenler (müminler!) Kendi aleyhinize, ana-babanız veya en yakınlarınızın aleyhine bile olsa hakkı ayakta tutan, Allah için şahitlik eden kişiler olun. Aleyhine şahitlik yaptığınız kişi ister zengin ister fakir olsun; Allah, onlara daha yakındır. Kendi arzunuza uymayın ki adil olasınız. Lafı eğip büker veya şahitlikten kaçınırsanız bilin ki Allah, yaptığınız her işin iç yüzünü bilir.                                                      
     135. Ey inanıp güvenenler! Kendi aleyhinize, ana-babanız veya en yakınlarınızın aleyhine bile olsa hakkı ayakta tutan, Allah için şahitlik eden kişiler olun. Aleyhine şahitlik yaptığınız kişi ister zengin ister fakir olsun; Allah, onlara daha yakındır. Kendi arzunuza uymayın ki adil olasınız. Lafı eğip büker veya şahitlikten kaçınırsanız bilin ki Allah, yaptığınız her işin iç yüzünü bilir.
    ———————————————————————————————————————————————–
     İman esasları;
    136. Ey inanıp güvenenler! Allah’a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara inanıp güvenin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar eder (görmezden gelirse) derin bir sapıklığa düşmüş olur. 137. Önce inanan, sonra kâfir olan, sonra tekrar inanan, arkasından yine kâfir olan sonra da kâfirliklerini sürekli artıranlar var ya; Allah onları ne bağışlayacak ne de bir çıkış yolu gösterecektir1).
———————————————————————————————————————————————–

    Münafıkların payına düşecek olan acıklı bir ateştir;
    138. Münafıklara şu müjdeyi (!) ver: Onların payına düşecek olan acıklı bir azaptır. 139. Onlar, kâfirleri kendilerine müminlerden yakın konumda tutarlar. Kâfirlerin yanında güç ve şeref mi arıyorlar? Oysa bütün güç ve şeref, Allah’ın elindedir.
    140. Allah kitabında size şunu indirmiştir: “Allah’ın ayetlerinin görmezden gelindiğini ve hafife alındığını işittiğinizde, başka bir konuya geçmedikçe onlarla oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz!” Allah, bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacaktır. 142. Münafıklar, Allah’a karşı oyun kurarlar, halbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirir. Namaza kalkarken üşenerek kalkar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı ancak arada sırada hatırlarlar. 143. İki taraf arasında kalırlar. Ne onlardan olabilirler ne de bunlardan. Sen Allah’ın sapık saydığı kişiye bir çıkış yolu bulamazsın.

    144. Ey inanıp güvenenler! Kâfirleri kendinize, müminlerden yakın konumda tutmayın. Allah’a, aleyhinize olacak apaçık ve güçlü bir delil mi vermek istiyorsunuz? 145. Münafıklar, o ateşin en alt tabakasında olacaklardır. Onlara yardım edecek birini bulamazsın. 146. Ama tövbe eden (dönüş yapan), kendilerini düzelten, Allah’a sarılan ve dinlerini Allah için saf ve katıksız olarak yaşayanlar başka. Onlar, müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir ödül verecektir.
147. Eğer inanıp güvenmiş olarak görevlerinizi yerine getirirseniz, Allah size ne diye azap etsin? Allah her iyiliğin karşılığını veren ve her şeyi bilendir.
    Açıklamalar 1:  Ayetlerimiz hakkında haddini aşanları görürsen başka konuşmaya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. 6/68
     ———————————————————————————————————————————————
      Allah çok affedicidir, affını da bir kurala bağlamıştır;       
     148. Allah, kötü sözün açıkça dile getirilmesinden hoşlanmaz; haksızlığa uğramış olan söylerse başka. Allah dinler ve bilir. 149. Bir iyiliği açıktan yapar veya gizlerseniz ya da bir kötülüğü affederseniz (bilin ki) Allah çok affedicidir, affını da bir kurala bağlamıştır1).

    Açıklamalar 1: (1) Allah, kendisine ortak (şirk) koşulmasını bağışlamaz. Bunun altındaki günahları, gerekeni yapan için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, (‘bunu isteyen Allah’tır’ diyerek) büyük bir günahı ona mal etmiş olur. 4/48     
      ———————————————————————————————————————————————-
    Müminlerin nitelikleri;
    152. Allah ile resullerine (kitaplara) inanıp güvenen ve onlardan birini diğerinden ayırmayanlara gelince, onlara hak ettikleri karşılığı Allah verecektir. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.                     

      ———————————————————————————————————————————————-
    Ehlikitabın gökten kitap indirilmesini istemeleri;
    153. Ehlikitap (kitaplarında uzman olanlar), kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Onlar Musa’dan daha büyük bir istekte bulunmuş, “Bize Allah’ı apaçık göstersene!” demişlerdi. Yanlış yapmalarından ötürü onları yıldırım çarpmıştı. Sonra onlara onca mucize gelmiş ama yine de o boğayı ilah edinmişlerdi. Daha sonra onları bu suçlarından dolayı da affetmiş ve Musa’ya apaçık bir yetki vermiştik.

      ———————————————————————————————————————————————
    Allah’ın Musa ile doğrudan konuşması;
    163. Biz, Nuh’a ve ondan sonra gelen nebilere nasıl vahyettiysek sana da öyle vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyetmiş ve Davud’a da bir zebûr (bir kitap) vermiştik. 164. Daha önce sana kıssalarını anlattığımız elçiler de anlatmadığımız elçiler de gönderdik. Musa ile de Allah doğrudan konuştu.
    ———————————————————————————————————————————————-

     Kur’an’ın, Hz. Muhammed’e Allah’ın bilgisiyle inmesi;
    166. (Seni Allah’ın elçisi olarak kabul etmeyebilirler) Ama Allah sana indirdiği (bu kitap) ile şahitlik eder ki onu sana, kendi bilgisiyle indirmiştir. Buna melekler de şahitlik ederler. Aslında şahit olarak Allah yeter

      ——————————————————————————————————————————————–
    Kafirler cehennemde sonsuza kadar kalacaklardır;
    168. Kâfirlik eden ve yanlış yapanları ise Allah bağışlamayacak, (doğru) bir yola da yöneltmeyecektir. 169. Onları yalnızca cehennem yoluna yöneltecektir. Orada ölümsüz olarak sonsuza dek kalacaklardır. Bu, Allah için kolaydır.

     ———————————————————————————————————————————————
    Bu Elçi, Rabbinizden size gerçek olanı getirdi;
   170. Ey insanlar! Bu Elçi, Rabbinizden size gerçek olanı getirdi; ona inanın ki sizin için iyi olsun. Yok eğer ayetleri görmezlikte direnirseniz, bilin ki göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Allah her şeyi bilir, doğru kararlar verir.

      ———————————————————————————————————————————————
    Allah, kendisine inanıp güvenenlere hak ettiklerinin fazlasını verecektir;         
    173. İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlara gelince, Allah onlara hak ettikleri karşılıkları tam verecek, hatta lütfederek daha da fazlasını verecektir. Kulluktan geri duran ve kibirlenenleri ise acıklı bir azaba çarptıracaktır. Onlar, kendileri için Allah ile aralarına girecek ne bir dost ne de yardımcı bulacaklardır.

     ——————————————————————————————————————————————–
    Kur’an;
    174. Ey insanlar! Size Rabbinizden (Sahibinizden) bir kanıt geldi. Size gerçekleri gösteren bir nur indirdik. 175. Allah, kendisine inanıp güvenen ve o nura (Kur’an’a) sıkı sarılanları, ikramı ve bol nimeti ile kuşatacak ve onları kendisine götüren doğru yola yönlendirecektir.
     ———————————————————————————————————————————————
    Alt soyu olmayanlarda miras hukuku;
    176. Senden fetva istiyorlar. De ki: Kelâle1 (babası ve evladı/alt soyu olmayan kişi) ile ilgili fetvâyı size Allah veriyor: Bir kimse çocuğu (altsoyu)olmadan ölür de geride bir kız kardeşi kalırsa, bıraktığı mirasın yarısı onundur…..Dalalete düşersiniz (yanlış yola saparsınız) diye açıklamayı size Allah yapıyor. Allah her şeyi bilendir. 
    1) Kelâle
, babası ve/veya anası ve çocuğu olmadan ölen kişidir.  

    ————————————————————————————————————————————————-