40. MÜMİN SURESİ (Gafir: Affeden/85): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
Allah’ın nitelikleri;
2. Bu kitabın indirilişi Allah katındandır; daima üstün olan, her şeyi bilen, 3. günahları bağışlayan, tövbeleri kabul eden1, cezası çetin ve ihsanı bol olanın (katındandır). Ondan başka ilah yoktur, dönüp varılacak yer onun huzurudur.
Açıklamalar 1;
(1). İşlenen günah ne olursa olsun, ölüm gelmeden önce terk edilerek tövbe edilir ve doğru yola girilirse Allah, günahı bağışlamakla kalmaz, onu sevaba çevirerek ikramda da bulunur. “Kim bir iyilikle gelirse ona onun on katı verilir. Bir kötülükle gelen ise sadece dengi ile cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratıl mazlar” 6/160.
———————————————————————————————————————————————
Meleklerin müminler için duaları;
7. Arşı (yönetim merkezini) taşıyanlarla onun çevresinde olanlar (melekler), yaptığını mükemmel yapması sebebiyle Rablerine boyun eğer, ona inanıp güvenirler. Ona inanıp güvenmiş olanlar için de şu şekilde bağışlanma talebinde bulunurlar: “Rabbimiz! Sen, ikramınla ve bilginle her şeyi kuşatmış durumdasın. Tövbe edenleri ve senin yolunda gidenleri bağışla; onları yakıcı ateşin azabından koru!”
8. Rabbimiz! Onları kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Ana-babalarından, eşlerinden ve soylarından uygun durumda olanları da1. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan sensin. 9. Onları kötü durumlardan koru! O gün kimi kötü durumlardan korursan kesinlikle ona ikram etmiş olursun. Büyük başarı işte budur.”
——————————————————————————————————————————————–
Kafirlerle konuşmalar;
10. Kafirlik edenlere de şöyle seslenilecektir: “Allah’ın kızgınlığı, sizin kendinize olan kızgınlığınızdan fazladır; çünkü (dünyada) imana çağrıldığınızda kâfirlik ediyordunuz.” 11. Onlar şöyle diyeceklerdir: “Rabbimiz! Bizi iki şekilde öldürdün, bize iki şekilde hayat verdin1. Suçlarımızı da itiraf ettik. Buradan çıkışın bir yolu vardır, değil mi?” 12. (Onlara şöyle denecek:) “(Hayır!) Bu duruma düşmenizin sebebi şudur: Yalnız Allah’a çağrıldığında görmezlikten gelir, ona ortak koşulduğunda inanırdınız. Bu karar, pek yüce ve büyük olan Allah’a aittir.”
Açıklamalar 1;
(1). İnsan, biri beden diğeri ruh olmak üzere iki ayrı nefisten oluşur. Ruh, bilgisayarın işletim sistemi gibidir. Onun bedene yerleştirilmesi, vücut yapısının tamamlanmasından sonradır. Böylece insan; dinleyen, basiret ve gönül sahibi olan bir canlı türü haline gelir. Allah’ın öldürmesi, ruhu bedenden almasıdır. Allah, ruhu bedenden iki şekilde alır; birincisi uykuda, ikincisi de ölüm sırasında olur. Allah, hem uyuyan hem de ölen bedenin ruhunu tutar. Uyuyanın ruhu, uyandığında, ölenin ruhu ise ahirette yeniden dirildiğinde bedene geri döner. Ayette geçen iki türlü ölme; ruhun bedeni uyku veya ölüm esnasında terk etmesidir. İki türlü hayat verilmesi de ruhun bedene, uyanırken veya yeniden dirilirken geri dönmesidir.
“İki ölüm” (40/11): Babasının sülbünde iken ölü olmaları (1.Ölüm) ve birde dünyada yaşadıktan sonra ölmesi (2. Ölüm) dür. İnsanın meniden hayat bulup dünyaya gelmesi (1.dirilme), 2.si de ahretteki dirilmedir.
———————————————————————————————————————————————–
Allah’ın nitelikleri;
13. O, size ayetlerini gösteren ve gökten sizin için rızık indirendir. Doğru bilgileri, sadece Allah’a yönelen kişi gereği gibi kullanır. 14. O halde siz, kâfirlerin (ayetleri görmezlikte direnenlerin) hoşuna gitmese de dine bir şey katmadan1 yalnız Allah’a çağırın. 15. Allah, dereceleri yükseltendir, Arş’ın (yönetimin) sahibidir. Kendi işi olan o ruhu2 (kitabını), (melekleri aracılığı ile) kullarından tercih ettiği kişiye verir ki (o kişi) huzura varma günü konusunda uyarılarda bulunsun,
Açıklamalar 1;
(1). Dine, Allah’tan başkasının söz ve hükümleri katılırsa Allah’ın dini olmaktan çıkar. Bu yüzden Kur’an’ın, Allah’ın koyduğu kurallar dışında açıklanması en ağır suç, kendini Allah’ın yerine koyma suçu sayılmıştır. (11/1-2)
(2). Bu ayetteki Ruh, Allah’ın emirlerini içeren ayetler kümesi yani onun kitabıdır.
———————————————————————————————————————————————-
Hesap günü olanlar;
15. Allah, dereceleri yükseltendir, Arş’ın (yönetimin) sahibidir. Kendi işi olan o ruhu1 (kitabını), (melekleri aracılığı ile) kullarından tercih ettiği kişiye verir ki (o kişi) huzura varma günü konusunda uyarılarda bulunsun, 16. onların kabirlerinden çıkacakları gün konusunda… Onlardan hiçbirinin hiçbir şeyi Allah’a gizli değildir. O gün bütün yetki kimindir? Tek olan, her şey emri altında olan Allah’ındır.
17. O gün herkese kazandığının karşılığı verilir. O gün herhangi bir haksızlık olmaz. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
(1). Bu ayetteki Ruh, Allah’ın emirlerini içeren ayetler kümesi yani onun kitabıdır.
———————————————————————————————————————————————
Hz. Peygambere hitap;
18. Yaklaşmakta olan gün, yüreklerin ağza geleceği, yutkunup duracakları gün konusunda onları uyar. Yanlışa dalanların ne bir can yoldaşı ne de sözü dinlenen bir şefaatçisi olacaktır (2/48).
19. Allah, gözlerin hain bakışını ve göğüslerin neyi gizlediğini bilir. 20.Allah hakkıyla yargılama yapacak, Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları ise hiçbir yargılama yapamayacaktır. Şüphesiz Allah, daima dinleyen ve görendir.
21. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna baksınlar! Onlar, kuvvetleri ve yeryüzündeki eserleri bakımından bunlardan daha üstündüler. Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Kendilerini Allah’tan koruyan biri de olmadı. 22. Bunun sebebi şudur: Onlara gönderilen elçiler açık belgelerle geldi ama onlar kâfirlik ettiler (görmezlikte direndiler). Bu yüzden Allah onları yakaladı. Şüphesiz o güçlüdür, cezalandırması çetindir.
———————————————————————————————————————————————
Hz. Musa ve Firavun
23. Şu bir gerçek ki Musa’yı, ayetlerimizle (mucizelerimizle), apaçık ve güçlü bir delil ile elçi olarak gönderdik. 24. Firavun’a, Haman’a ve Karun’a… Onlar “O bir sihirbazdır, yalancının tekidir!” dediler. 25. Musa onlara, katımızdan gerçeklerle gelince de şöyle dediler: “Onunla birlikte inanıp güvenenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını ise sağ bırakın.” Halbuki kâfirlerin oyunu boşa çıkar1. 26. Firavun şunu da söyledi: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim, o da Rabbini çağırsın! Ben onun, dininizi değiştireceğinden veya bu topraklarda fesat çıkaracağından korkuyorum.” 27. Musa da şöyle dedi: “Ben, hesap gününe inanmayan her bir kibirliden, hem benim Rabbim hem de sizin Rabbiniz olana sığındım.”
Açıklamalar 1;
(1). Firavun ve çevresi Hz. Musa’nın gösterdiği mucizelerin, elçiliğinin açık belgesi olduğunu anladılar ama ona sihirbaz diyerek yalana sarıldılar. Firavun, onu itibarsızlaştırmak için sihirbazları karşısına çıkardı. Onlar da Musa’nın yaptığının, gerçek bir mucize olduğunu gördüler ve Allah’ın elçisi olduğuna inandıklarını açıkça ifade ettiler. Bundan rahatsız olan Firavun, onlara şöyle dedi: “İleride öğreneceksiniz, Kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra hepinizi mutlaka asacağım. İsrailoğulları için de şöyle dedi: “Yakında onların oğullarını öldürecek, kadınlarını sağ bırakacağız…. (7/123-136).
———————————————————————————————————————————————-
Firavunun ailesinden imanını gizleyen birinin konuşmaları;
28. Firavun hanedanından olup imanını gizleyen mümin bir adam şöyle dedi: “Bir adamı, ‘Rabbim Allah’tır’ dediği için mi öldüreceksiniz? Halbuki o size, Rabbinizden açık belgeler (mucizeler) getirdi. Eğer o yalancıysa yalanı kendi aleyhine. Ama eğer doğru söylüyorsa başınıza geleceğini söylediklerinin bir kısmı sizi bulur. Allah, aşırılık eden ve yalan söyleyip duran birini yoluna kabul etmez. 29. Ey kavmim! Bugün bütün yetki sizdedir, bu toprağa hakim konumdasınız. Peki, Allah’ın baskını gelirse ona karşı bize kim yardım edecek?” Firavun dedi ki: “Ben size sadece kendi gördüğümü gösteriyorum. Sizi sadece akla uygun olan yola yöneltiyorum.”
30. O inanmış adam şöyle dedi: “Ey kavmim! Birçok topluluğun yaşadığı kötü günlerin benzeri sizin de başınıza gelir diye korkuyorum; 31. (Sizin sonunuz) Nuh’un halkı, Âd, Semûd ve onlardan sonrakilerin sonu gibi (olur diye korkuyorum). Allah kullarına haksızlık etmek istemez.
———————————————————————————————————————————————-
Mümin olan o kimsenin konuşması;
38. O inanmış adam şöyle dedi: “Ey kavmim! Bana uyun ki size akla uygun olan yolu göstereyim. 39. Ey kavmim! Bu dünya hayatı sadece geçici bir yararlanmadır. Ahiret ise sürekli kalınacak yurttur. 40. Kim bir kötülük yaparsa ona sadece yaptığının dengi bir karşılık verilir. Erkek olsun, kadın olsun, kim mümin olarak iyi iş yaparsa işte onlar cennete girer, orada onlara hesapsız rızık verilir.
41. Ey kavmim! Ne oluyor? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz! 42. Siz beni Allah’ı görmezlikten gelmeye ve hakkında bilgim olmayan bir şeyi ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, daima üstün olan, çok bağışlayan Allah’a çağırıyorum. 43. Hiç şüphesiz ki beni çağırdığınız şeyin dünya hakkında da ahiret hakkında da bir çağrısı yoktur, hepimizin dönüp varacağı yer Allah’ın huzurudur ve aşırı gidenler o ateşin ahalisidir.
44. Size söylediklerimi yakında anlarsınız. Ben işimi (bundan sonrasını) Allah’a bırakıyorum. Allah, kullarını daima görmektedir.”
——————————————————————————————————————————————-
Firavun ailesinin dünya hayatında çektiği azap;
45. Allah, o mümin kişiyi, onların kurduğu tuzağın kötü sonuçlarından korudu. Firavun hanedanını da o kötü azap kuşattı; 46. sabah akşam karşısına çıkarıldıkları ateş azabı1… Kıyamet (mezardan kalkış saati) geldiği gün ise (Allah şöyle diyecektir:) “Firavun hanedanını daha çetin bir azaba sokun!”
Açıklamalar 1;
(1). Bu ayet kabir azabına delil getirilir. Firavun gibi kafirler yeniden dirildiklerinde: “Vay halimize, uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı?” diyecekler. Kabir azabı çekiyor olsalardı, “Oh kurtulduk!” diye sevineceklerdi. Ayet, Firavun ailesinden birinin mümin olması karşısında Firavun ailesinin çaresizliğini ve hayatın onlara nasıl zindan olduğunu göstermektedir. Dünyada bu kötü azabı, nebilerine karşı çıkan bütün kafirler yaşarlar.
———————————————————————————————————————————————-
Cehennemde konuşmalar;
47.O ateşin (cehennemin) içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslamış olanlara şöyle derler: “Biz hep sizin takipçiniz olduk. Şimdi ateş azabının bir kısmını bizden savarsınız değil mi?” 48. Büyüklük taslamış olanlar şöyle derler: “(Hayır!) Hepimiz birden ateşin içindeyiz. Allah kulları arasındaki hükmü kesin olarak verdi.”
49. Ateşte olanlar, cehennem görevlilerine şöyle derler: “Rabbinize yalvarın da bu azabı bizden bir günlüğüne de olsa hafifletsin!” 50. Görevliler: “Size gönderilen elçiler, apaçık belgelerle gelmediler mi?” deyince onlar “Elbette geldiler.” cevabını verirler. Görevliler: “O halde kendiniz yalvarın!” derler ama kafirlerin yalvarışları boşunadır.
———————————————————————————————————————————————-
Allah’ın elçilerine ve müminlere yardımı;
51. Elçilerimize ve inanıp güvenenlere hem dünya hayatında hem de şahitlerin getirileceği günde, kesinlikle yardım ederiz. 52. Artık o gün, yanlışa dalanlara mazeretleri fayda vermez. Onların hak ettiği lanetlenmedir (dışlanmadır). O kötü yurt (cehennem) onlarındır.
———————————————————————————————————————————————
Allah’ın Hz. Peygambere öğütleri;
54. (O kitap,) aklıselim sahipleri için bir rehber ve doğru bilgidir. 55. Sen, sabırlı ol. Allah’ın sözü gerçektir. Günahın için de bağışlanma dile; akşamleyin ve sabahın erken vakitlerinde her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine (Sahibine) ibadet et.
56. Kendilerine ulaşmış güçlü bir delil olmadan Allah’ın ayetleri hakkında tartışmaya girenlerin içlerinde sadece büyük olma (hevesi) vardır ki o büyüklüğe asla ulaşamazlar. Sen Allah’a sığın. O dinleyen ve görendir. 57. Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan elbette daha büyük bir iştir. Fakat insanların çoğu bunu bilmez.
58. Kör ile gören, inanıp güvenen ve iyi işler yapanlarla da kötülük yapan bir olmaz. Bilginizi ne kadar az kullanıyorsunuz? 59. O saat (mezardan kalkış saati) elbette gelecektir, onda şüphe yoktur; ama insanların çoğu inanmaz.
60. Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler boyunlarını bükmüş olarak cehenneme gireceklerdir.” 61. Allah, içinde dinlenesiniz diye geceyi, aydınlatıcı olarak da gündüzü sizin için oluşturandır. Allah kesinlikle insanlara karşı lütuf sahibidir ama insanların çoğu şükretmez (görevlerini yerine getirmez).
62. İşte o Allah’tır, sizin Rabbinizdir (Sahibinizdir). Her şeyin yaratıcısıdır. Ondan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl yalana sürükleniyorsunuz?1 63. Allah’ın ayetlerini bile bile inkar edip duranlar yalana işte böyle sürüklenirler.
(1). Allah, indirdiği ayetlerle yaratılmış varlıklar arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir. İnsanlar bu ilişkiyi inceleyerek Kitab’ın gerçek olduğunu anlayıp ona aykırı olan yalanlara sürüklenmeyeceklerdir.
———————————————————————————————————————————————
Allah’ın nitelikleri;
64. Allah sizin için yeryüzünü yerleşmeye uygun kılan ve göğü bina gibi yapılandırandır. O, size özgün bir şekil vermiş, şeklinizi de güzel yapmış, sizi temiz ve lezzetli şeylerle rızıklandırmıştır. İşte o Allah’tır, sizin Rabbinizdir (Sahibinizdir). Bütün varlıkların da sahibi olan Allah ne yüce bir bereket kaynağıdır!
65. O daima diridir, ondan başka ilah yoktur. Öyleyse onun dinine bir şey katmadan sadece ona çağırın. Her şeyi mükemmel yapmak bütün varlıkların rabbi olan Allah’a özgüdür.
——————————————————————————————————————————————–
Hz. Peygambere hitap;
66. De ki: “Rabbimden açık ayetler gelince, sizin Allah ile aranıza koyup çağırdıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve tüm varlıkların Rabbine (sahibine) teslim olmam emredildi.” 67. O, sizi topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan, sonra rahim duvarına asılı embriyodan yaratandır. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır. Sonra güçlü kuvvetli hale gelesiniz daha sonra da ihtiyarlayasınız (diye sizi yaşatır). Fakat kiminiz daha önce vefat ettirilir. Bunlar belirlenmiş ecelinizi tamamlamanız içindir. Belki aklınızı kullanırsınız.
68. Hayat veren de öldüren de odur. Bir işin olmasına karar verdiğinde onun için sadece “Ol!” der, sonra o şey oluşur.
——————————————————————————————————————————————–
Ayetleri yalanlayanların ahretteki durumları;
69. Allah’ın ayetleri hakkında tartışmaya girenleri görmedin mi? Nasıl oluyor da başka tarafa döndürülüyorlar? 70. Onlar hem bu Kitap karşısında hem de (önceki) elçilerimizle gönderdiklerimiz karşısında yalana sarılanlardır. İleride öğrenecekler. 71. boyunlarındaki halkalarla ve zincirlerle sürüklenirlerken, 72. şiddetli bir sıcaklıkta (iken öğrenecekler)… Sonra ateşin içine doldurulacaklar.
73. Sonra onlara şöyle denilecek: “Ortak koştuklarınız nerede, 74. (Nerede) Allah ile aranıza koyduklarınız?” Onlar da derler ki: “Bizden ayrıldılar. İşin aslı biz daha önce (kayda değer) bir şeye dua etmiyormuşuz.” Allah, o kâfirlerin sapıklığını işte böyle onaylar1.
(1). Kafirler, hem Allah’la araya koydukları varlıkların bir güce sahip olmadıklarını bilirler hem de onlardan yardım istemeye devam ederler. Allah da onlara bu suçlarını itiraf ettirir.
—————————————————————————————————————————————–
Hz. Peygambere hitap;
77. Sen sabret (duruşunu bozma); Allah’ın vaadi gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını sana göstersek de (göstermeyip) seni vefat ettirsek de sonunda huzurumuza getirileceklerdir.
78. Şurası kesin ki senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kiminin kıssasını sana anlattık, kiminin kıssasını da anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan bir ayet (mucize) getiremez. Allah’ın emri gelince hak edilen şekilde iş bitirilir. Batıla dalanlar o son noktada hüsrana uğrarlar.
79. Allah, bir kısmına binesiniz diye sizin için en’amı (koyun, keçi, sığır ve deveyi) var edendir. Bir de onlardan yersiniz. 80. Onlarda sizin için başka yararlar da vardır. İçinizdeki bir ihtiyacı onlar sayesinde gideresiniz diye (onları var etmiştir). Hem onların üzerinde hem de gemilerde taşınırsınız.
81. O, size (tabiattaki) ayetlerini göstermektedir. Öyleyse Allah’ın ayetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?
——————————————————————————————————————————————-
Kafirlerin ahrette durumları;
82. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna baksınlar! Onlar bunlardan hem sayıca daha fazla hem de kuvvetleri ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha üstündüler. Ama kazandıkları şeyler işlerine yaramadı. 83. Onlara gönderilen elçiler apaçık belgelerle gelince, (onlara inanmayıp) kendilerindeki ilimle şımardılar. Hafife aldıkları şey onları kuşatıverdi.
84. Baskınımızı görünce şöyle dediler: “Allah’ın tek (ilah) olduğuna inandık; ona ortak saydıklarımızı inkar ettik.” 85. Ama baskınımızı görünce inanmalarının1 onlara bir faydası olmadı. Bu, Allah’ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan sünneti (yasasıdır)2. Kâfirler (ayetleri görmezlikten gelenler), işte o son noktada kaybederler.
Açıklamalar 1;
(1). Gecikmiş tevbe (40/84-85): Günahlara hemen tevbe etmek gerekir. İşlenmiş günahın tevbesi üç şarta bağlıdır: 1.Yaptığına pişman olmak.
2. Günahtan tamamen vazgeçmek. 3. Bir daha o günaha dönmemek. Af dilemek ve Allah’a yönelmek (tevbe) kapısı ölene kadar açıktır. Ölüm anı geldikten sonra dönüş yapmak fayda sağlamaz. (2). Sünnet, Allah’ın bütün nebileri için belirlediği yolu, sırat-ı müstakimi ifade eder. Bu kavram üç âyette sünnetullah (Allah’ın sünneti) şeklinde geçer. O yola girmeyenler kaybederler.
——————————————————————————————————————————————–
41. FUSSİLET SURESİ (Ayrıntılı olarak açıklandı/54): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
Kur’an;
2. Bu (Kitap) iyiliği sonsuz ve ikramı bol olan (Allah) tarafından indirilmiştir. 3. Ayetleri, bilenler topluluğu için Arapça kur’anlar (ayet kümeleri)1 halinde ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.
4. Müjdeleyici ve uyarıcı olsun diye (açıklanmıştır). Fakat onların (insanların) çoğu yüz çevirdi; artık dinlemezler2. 5. Onlar şöyle dediler: “Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kat kat örtülü, kulaklarımızda da tıkaç var. Seninle aramızda bir engel bulunmaktadır. Sen yapacağını yap, biz zaten yapıyoruz.”
Açıklamalar 1;
(1). Kur’ân, toplama ve birleştirme anlamındadır. Allah’ın son kitabına Kur’an denmesi, bütün sureleri toplayıp bir araya getirmesi sebebiyledir. Arapçada Kur’ân’ın çoğulu olmadığından tekil için de çoğul için de kullanılır. (2). Uyarıcı ve müjdeci olmak Allah’ın kitabının özelliğidir. Allah’ın resulleri, kitaptaki müjde ve uyarıları insanlara tebliğ ettikleri için onlar da bu özelliklerle vasıflandırılmıştır. Bu da “resul” kelimesinden ilk anlaşılması gerekenin Kitap olduğunu ortaya koyar.
——————————————————————————————————————————————-
Hz. Peygambere hitap;
6. De ki: “Ben de tıpkı sizin gibi bir beşerim, bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyediliyor. Öyleyse ona karşı dosdoğru olun ve ondan bağışlanma dileyin. Müşriklerin (Allah’ı ikinci sıraya koyanların) vay haline!
Açıklamalar 2 ;
Allah’a yönelme (41/6): İslâm’ın temeli, Allah’ın varlığını anlamak ve O’ndan başka hiçbir İlah olmadığını kavramaktır. Bu husus Kur’an’da “Sizin İlahınız tek bir İlahtır; O’ndan başka İlah Allah yoktur” (2/163) ayetiyle ifade ediliyor. İslam dini; bu en büyük gerçeğin, bir insanın tüm hayatına hâkim olması, tüm yaşamını bu gerçeğe göre yaşaması demektir. Bu açıdan Yüce Allah: “Yalnız Rabbine yönel” (İnşirah, 94/8) buyuruyor. Tabii ki, mü’minler sadece Yüce Allah’a yönelirler ve sadece ona kulluk ederler. Çünkü insanlar Allah’a kulluk/ibadet için yaratılmıştır. Allah bu gerçeği de Kur’ân da “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk/ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat 51/56. ayetiyle bildiriyor.
Allah’a yönelmek; yalnızca Allah’a kulluk etmek, O’na tam bir teslimiyetle teslim olmak, dünyevi bağımlılıklardan kurtulmaktır. Yaşamın amacı bencil duygularımızı tatmin etmek değil, Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmaktır:
Sahibinin özelliğini aklından çıkarma ve her şeyinle O’na yönel! (73/8), “Sadece Rabbine yönel!” 94/8
İnanan insanın en büyük korkusu; Allah’ın sevgisini, rahmetini ve cennetini kaybetmektir. Yaşamındaki tek hedef Allah’ı hoşnut etmek olan mümin, her olayı Allah’a bağlar, her işinde Allah’a yönelir. Allah’a yönelmek, insanı kötülüklerden arındıracak, insanın kalbine huzur ve güven indirecek ve ahrette de kurtuluşa ermesine vesile olacaktır. Yüce Allah:
“Gönülden katıksız bağlılar’ olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ….” (30/31),
“…Bana ’gönülden yönelenin’ yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana’dır…” 31/15 ayetleriyle inananlara, gerçek imanın ve takip edilmesi gereken yolun nasıl olması gerektiğini, haber verir.
Allah’a gönülden bağlanan insan, O’nun hoşnut olmayacağı davranışları sergilemekten şiddetle kaçınacak kadar büyük bir saygı duyar, ibadetlerinde ve yaptığı işlerde samimi ve içten davranır. Rabb’imiz insanları ibadetlerinde samimiyet ve teslimiyete çağırır:
“…Kim Allah’a ve Resûlü’ne gönülden – itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz….”(33/31).
Bu ahlakı yaşayan müminler, Allah’a derin bir saygı gösterirler, O’nun yüceliğini ve gücünü gereği gibi takdir eder, O’na karşı derin bir sevgi, içli bir saygı ve korku duyarlar. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmayı dünyevi hiçbir çıkara değişmezler çünkü onun için dünyadaki hiçbir çıkar Rabbinin rızasını ve cennetini kazanmaktan daha önemli değildir.
Allah Kendisi’ne teslim olan kullarını doğru yola iletileceğini: “Kim Allah’a sımsıkı tutunursa, elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir” (3/101) ayetinde bildirir. İnsan dünyevi bağlılıklarından sıyrılıp Allah’a yönelirse, o zaman kurtuluş bulur. Samimi mümin için arınıp Allah’a yönelmek önemlidir. İnsanın kendini kontrol edip, “bugün nelerden arındım?” diye düşünmesi gerekir:
“…İçten (Allah’a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez.” (40/13). Allah imanlı insanı dinç ve diri tutar. İman her derdin devasıdır. Kötü düşünceleri çıkarıp attığımızda rahatlarız. En büyük düşman olan şeytandan kurtulmak için Allah’a yöneliriz ve O’na sığınırız. Samimiyetle Allah’a yönelen insana Rabbi müjde veriyor:
Allah’a içten yönelenler için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. (39/17)
Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. (39/54)
“Gerçek şu ki, İbrahim, Allah’a gönülden yönelip itaat eden bir mümindi”.”Allah’ın, samimi Müslümanlardan razı olması, asıl başarı ve mutluluk budur.” Bu sebeple bir Müslüman, “ne yaparsam Allah beni sever” anlayışı içerisinde olmalıdır. Samimiyetle Allah’a yönelen kişi dünya ve ahrette mutlu ve huzurlu bir hayat yaşar!
——————————————————————————————————————————————-
Kafirlerin ve Müminlerin nitelikleri;
7. Onlar zekatı vermeyen1 ve ahireti görmezden gelenlerdir.”
8. İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlar için ise kesintisiz bir ödül vardır.
(1). Allah zekatı, önceki ümmetlere de son ümmete de farz kılmıştır. Zekat verenler övülmekte, vermeyenler kınanmaktadır.
——————————————————————————————————————————————–
Allah’ın yarattığı ayetler ve koyduğu ölçüler;
9. De ki: “Siz, yeri iki günde1 yaratanı görmezden gelip de ona benzer nitelikte varlıklar mı uyduruyorsunuz? İşte o, bütün varlıkların Rabbidir (Sahibidir).” 10. Dört günde; yeryüzünde üstten aşağıya sabit dağlar oluşturmuş, yeri bereketli kılmış, her türden besin kaynağını, arayanların eşit olarak ulaşabilecekleri şekilde ölçülendirmiştir.
11. Aynı zamanda, duman halindeki göğe yönelmiş, ona ve yere: “Gönüllü veya zorunlu olarak boyun eğin!” demişti; ikisi de “Gönüllü olarak boyun eğdik!” diye cevap vermişlerdi. 12. Allah, gökleri yedi gök olarak iki gün içinde tamamladı. Her bir göğe görevini bildirdi. En yakın göğü (birinci kat semayı) kandillerle süsledi ve korudu. İşte bu, daima üstün ve bilgili olan Allah’ın belirlediği ölçüdür.
(1). Allah katında bir gün, bizim hesabımızla bin yıldır.
———————————————————————————————————————————————-
Allah’ın düşmanlarının ahret hayatları;
19. O gün Allah’ın düşmanları Cehenneme toplanacaklar. Sonra onlar bölüklere ayrılacaklardır. 20. Oraya geldiklerinde kulakları, gözleri ve derileri, yapıp ettikleri şeyler hakkında onların aleyhine şahitlik edecektir. 21. Derilerine: “Niye aleyhimize şahitlik ettiniz?” diye soracaklar. Onlar da: “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlkin sizi o yarattı, şimdi de onun huzuruna çıkarılıyorsunuz.” diye cevap vereceklerdir.
22. Kulaklarınız, gözleriniz ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye bir çekinceniz yoktu. Ayrıca Allah’ın, yaptıklarınızın birçoğunu bilmeyeceğini zannetmiştiniz1. 23. İşte Rabbiniz hakkında kapıldığınız bu zannınız sizi kötü duruma soktu da kaybedenlerden oldunuz.
(1).Hiçbir şey Allah’tan saklanamaz.
—————————————————————————————————————————————–
Sahibimiz Allah’tır deyip doğru davrananların ahretteki hayatları;
30. “Rabbimiz Allah’tır!” deyip de dosdoğru olanlara ise melekler inerek şöyle derler: “Korkmayın, üzülmeyin; size söz verilen Cennet ile sevinin! 31. Biz sizin dünya hayatında da ahirette de yakın dostlarınızız. Cennette canınızın çektiği her şey sizindir, istediğiniz her şey de sizindir. 32. Bunlar, çok bağışlayan ve ikramı bol olan (Allah) tarafından ağırlanmanız içindir.” 33. Allah’a çağıran, iyi işler yapan ve “Ben Allah’a tam teslim olanlardanım!” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir!
———————————————————————————————————————————————-
Allah’ın öğütleri;
34. İyilikle kötülük bir olmaz; sen kötülüğü en güzel şekilde sav. Bir de bakarsın ki aranızda düşmanlık olan kişi sıcak bir dost gibi oluvermiş. 35.Buna ancak sabırlı olanlar (duruşunu bozmayanlar) ulaştırılır. Buna ancak (iyi işlerden) büyük bir pay sahibi olanlar ulaştırılır.
36. Şeytandan bir dürtü seni dürterse hemen Allah’a sığın. Şüphesiz ki o, daima dinleyen ve her şeyi bilendir. 37. Gece, gündüz, Güneş ve Ay onun ayetlerindendir. Yalnızca Allah’a kulluk ediyorsanız ne Güneş’e secde edin ne de Ay’a, bütün bunları yaratana secde edin! 38.Eğer büyüklenirlerse (bilsinler ki); Rabbinin katında olanlar bıkıp usanmadan gece gündüz ona boyun eğerler.
———————————————————————————————————————————————
Kurân;
41. Bu zikir (Kur’an) kendilerine gelince kâfirlik edenler (bize gizli kalmazlar). Şüphesiz o zikir, güçlü ve şerefli bir kitaptır. 42. Batıl, önünden de arkasından da ona yanaşamaz. O, daima doğru kararlar veren ve yaptığını mükemmel yapan Allah tarafından indirilmiştir.
*Batıl: Geçersiz, değersiz, yanlış, uydurma olan.
——————————————————————————————————————————————–
Kur’an’ın, Araplara Arap dilinde inmesi ve insanlara şifa olması;
44. Bu kitabı, anlaşılması zor bir dilde ayet kümeleri yapsaydık kesinlikle şöyle derlerdi: “Ayetleri ayrıntılı olarak açıklansaydı ya! Anlaşılması zor bir dil mi yoksa (fasih) Arapça mı (olmalı)?” De ki: “O, inanıp güvenenler için bir rehber ve şifadır.” Ona inanmayanların (sanki) kulaklarında tıkaç var ve bu kitap onlara kapalıdır. Onlara (sanki) uzak bir yerden sesleniliyor (da anlayamıyorlar).”
——————————————————————————————————————————————
Hz. Peygambere hitap:
46. Kim iyi iş yaparsa kendisi için yapar, kim de kötülük yaparsa kendi aleyhine yapar. Senin Rabbin kullarına asla haksızlık etmez.
——————————————————————————————————————————————–
O’nun bilgisi olmadan bir meyve kabuğundan çıkmaz;
47. O saatin (mezardan kalkış saatinin) bilgisi yalnızca ona aittir. Onun bilgisi olmadan hiçbir ürün tomurcuğundan çıkamaz, tek bir dişi hamile kalamaz, doğum da yapamaz. O gün Allah onlara: “Hani, ortaklarım nerede!” diye seslenecek, onlar da: “İçimizden onları (şu anda) gören kimsenin olmadığını sana arz ederiz.” diyeceklerdir. 48. Daha önce yardıma çağırdıkları kaybolup gitmiş ve kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır.
49. İnsan hayırlı şeyler istemekten bıkıp usanmaz. Başına bir fenalık geldiğinde ise hemen umutsuzluğa kapılır, karamsar olur çıkar.
50. Çektiği darlıktan sonra ona tarafımızdan bir ikram tattırsak kesinlikle şöyle der: “Bu bana özeldir. O saatin (mezardan kalkış saatinin) geleceğini sanmam ama olur da Rabbimin huzuruna çıkarılırsam kesinlikle bana bundan daha güzeli verilir.” Şurası kesin ki, nankörlük edenlere, neler yaptıklarını bildireceğiz, elbette onlara ağır bir azap tattıracağız.
———————————————————————————————————————————————-
Kur’an Allah katındandır;
51. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir fenalık gelince de yalvarır durur.
52. De ki: “Hiç düşündünüz mü, o (Kur’an) Allah katındansa ve siz de onu görmezlikten geliyorsanız; böyle derin bir ayrılık içinde olandan daha sapkını kim olabilir?”
53. Onlara, çevrelerinde ve kendilerinde olan ayetlerimizi göstereceğiz. Sonunda onun (Kur’ân’ın) tümüyle gerçek olduğu, onlar için net olarak ortaya çıkacaktır. (Onlar itiraf etmeseler de) Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi? 54. Bilin ki onlar, Rablerinin huzuruna varma hakkında şüphe içindedirler. Bilin ki o, her şeyi kuşatandır.
Açıklamalar 2;
Kur’an Allah’ın kitabıdır (41/53): Kur’ân’ın Allah’ın kitabı olduğunu anlamanın tek yolu, ondaki zikri, varlıklardan elde edilen zikirle karşılaştırmaktır.
Allah’ın yarattığı ayetler, O’nun yazılı ayetleri (Kur’an) ile tam bir uyum içindedir. Kur’ân’daki bu kusursuz uyum sayesinde bu kitabın Allah’ın kitabı olduğunu anlarız. Ellerinde önceki kitaplar olan, bilgin ve ehil olanlar da bunun, Allah’ın kitabı olduğuna şahitlik ederler. Çünkü Allah’ın indirdiği kitaplarda ayetlerin ayetleri açıkladığı özel bir düzen vardır. Bu özellik Kitab’ın Allah’ın kitabı olduğunun delilidir. Kendini yaratanın Allah olduğunu bilmeyen yoktur. Kur’an âyetlerinin, tabiatta yaptığı gözlemlerle uyum içinde olduğunu gören herkes, Kur’ân’ın Allah’ın kitabı olduğu kanaatine varır. Allah buyuruyor ki: Yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın insanları yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. Doğru din budur…(Rum 30/30)
———————————————————————————————————————————————-
42. ŞURA SURESİ (Danışma Kurulu/53): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
Allah’ın nitelikleri;
3. Daima üstün olan ve doğru hükümler veren Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.
4. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. O, pek yücedir, pek büyüktür.
5. (Allah’a saygılarından dolayı) Gökler üst taraflarından neredeyse parçalanacaklar. Melekler ise her şeyi mükemmel yapması sebebiyle Rablerine boyun eğer ve yeryüzündekilerin bağışlanmaları için talepte bulunurlar. Bilin ki Allah, çok bağışlayan, ikramı bol olandır.
———————————————————————————————————————————————-
Kur’an’ın Arapça Kur’anlar halinde vahyedilmesi;
6. Allah ile aralarına veliler koyanlar var ya, Allah onları gözlemektedir! Sen onlar üzerinde vekil (yetkili) değilsin. 7. İşte sana böyle Arapça bir Kur’ân vahyettik ki bütün kentlerin merkezini (Mekke’yi)1 ve onun çevresinde olanları uyarasın. Geleceğinde şüphe olmayan toplanma günü konusunda da uyarasın. (O gün insanların) Bir kesimi cennette, bir kesimi de alevli ateşin içinde olacaktır.
(1). Mekke, bütün yerleşim yerlerinin merkezi, çevresi de bütün dünyadır. Resulullah tüm insanlara elçi olarak gönderilmiştir.
——————————————————————————————————————————————–
Allah insanları, kendi tercihlerini yapsınlar diye tek toplum yaratmadı;
8. Tercihi Allah yapsaydı1 onları kesinlikle tek bir ümmet haline getirirdi ama o, tercihini doğru yapanı rahmeti içine alır (yoluna kabul eder). Yanlış yapanların ise ne bir velisi ne de bir yardımcısı olur.
9. Yoksa Allah ile aralarına veliler mi koydular? Oysa asıl veli Allah’tır! O ölüleri diriltir. O her şeyin ölçüsünü koyandır. 10. De ki:) “İhtilafa düştüğünüz her şeyde hüküm Allah’a aittir. İşte Allah budur. Benim Rabbimdir. Ben ona güvenip dayandım, sadece ona yönelirim.”
(1). Allah sistemini imtihan için kurduğundan doğru yola gelip gelmeme konularında tercihi kuluna bırakmıştır.
——————————————————————————————————————————————-
Allah’ın, gökleri bölünme ile yaratması;
11. O, gökleri ve yeri bölünme kanunu ile yaratandır. Sizin için kendi türünüzden eşler oluşturmuş, en’am (koyun, keçi, sığır ve deve) için de eşler oluşturmuştur. Sizi bu düzen içinde yaratıp çoğaltıyor. Onun dengi gibi sayılabilecek bir şey yoktur. O daima dinleyen ve görendir.
12. Göklerin ve yerin anahtarları onun elindedir. O, tercih ettiği kişi için rızkı genişletir de daraltır da. Şüphesiz o, her şeyi bilendir.
——————————————————————————————————————————————-
“Allah, kendisine yöneleni doğruya yönlendirir”;
13. Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin şeriatı (kanunu) yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve dinde ayrılığa düşmeyin!” Kendilerine yaptığın çağrı, müşriklere ne kadar ağır geldi! Allah tercih ettiğini kendisine (elçi) seçer, kendisine yöneleni bu dine kabul eder.
——————————————————————————————————————————————-
De ki “Allah’ın indirdiği her kitaba inanırım”;
14. Kendilerine bu bilgi geldikten sonra sadece, birbirlerine üstünlük kurma gayretlerinden dolayı ayrılığa düştüler. Rabbinin, belirlenmiş ecellerine kadar onları bırakma sözü olmasaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi (de işleri bitirilirdi). Onlardan sonra Kitaba mirasçı olanlar ise Kitap’tan yana tam bir ikilemde bırakan şüphe içine düştüler.
15. Bundan dolayı sen davetini yap ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol, onların arzularına uyma! De ki: “Ben Allah’ın indirdiği her kitaba inandım. Bana aranızda adaletli davranmam emredildi. Allah bizim Rabbimizdir (Sahibimizdir); sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da sizedir. Sizinle aramızda tartışmaya gerek yok! Allah hepimizi bir araya getirecektir. Dönüp varılacak yer onun huzurudur.”
———————————————————————————————————————————————–
“Belki de kıyamet saati yakındır”;
17. Gerçekleri içeren bu kitabı ve mîzânı1 indiren Allah’tır. Nereden bileceksin, belki de o saat (mezardan kalkış saati) yakındır. 18. O saate inanmayanlar hemen gelmesini ister. İnananlar ise onun korkusundan titrer; çünkü onun, kaçınılmaz gerçek olduğunu bilirler. Bilin ki o saat (mezardan kalkış saati) konusunda kurgu üretenler derin bir sapkınlık içindedir.
Açıklamalar 1;
(1).Mizan, Allah’ın tüm varlıklara koyduğu ve insanların uymasını istediği dengedir. 57/25 ile bu ayet birlikte okunduğunda Kitapla birlikte indirilen bir şey olduğu ve elçiler ile ulaştırıldığı anlaşılmaktadır. Pek çok ayette de kitapla birlikte indirilen şeyin hikmet olduğu bildirildiğinden hikmet ve denge aynı şeye işaret ederler. Öyleyse mizan, Allah’ın kitabını nasıl bir sistem ile düzenlediğidir (tevil). Bu ilmi bir yöntemdir. Bu yöntem ile Kur’an’dan elde edilmiş doğru hükümlere ‘Hikmet’ denir.
“Şurası kesin ki elçilerimizi açık belgelerle gönderdik; beraberlerinde Kitab’ı ve mîzanı indirdik ki insanlar hak ve adalete uygun davransınlar” 57/25.
————————————————————————————————————————
Allah tercihini doğru yapanı rızıklandırır;
19. Allah, kullarına karşı lütufkârdır. Koyduğu kurala göre kişiye rızık1 verir. O, daima güçlü ve üstün olandır. 20. Kim ahiret kazancı isterse onun kazancını artırırız. Kim de (yalnızca) dünya kazancı isterse ona da onun kazancından veririz, o kişinin ahirette alacağı bir pay olmaz.
(1). İster maddi, ister manevi olsun, yararlanılan her şeye ve Allah’ın verdiği her nimete rızık denir.
——————————————————————————————————————————————-
Yanlış yapanların korktukları başlarına gelecek, müminler ise cennette olacak;
21. Yoksa onların Allah’a ortak koştukları kimseler var da Allah’ın onaylamadığı şeyleri onlar için bu dinin şeriatı (kanunu) mu yapıyorlar? Hesabı, (iyiyi kötüden) ayırma gününe (mahşere) bırakma sözü olmasaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi (de işleri bitirilirdi). Yanlışlar içinde olanlar için acıklı bir azap vardır. 22. O azap başlarına geldiğinde, yanlışlar içinde olan o kimseleri, kazandıkları şeylerden dolayı tir tir titrerken göreceksin. İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlar ise cennet bahçelerindedir. Rablerinin katında istedikleri her şey onlarındır. İşte bu, büyük bir lütuftur.
23. Allah’ın, inanıp güvenen ve iyi işler yapan kullarını müjdelediği şey işte budur. De ki: “Bu iş için sizden bir ücret istemiyorum, benim istediğim sadece, (Allah’a) yaklaşma konusunda1 göstereceğiniz sevgidir.” Kim güzel bir iş yaparsa onun o işine güzellikler katarız. Çünkü Allah çokça bağışlayan ve üzerine düşeni eksiksiz yapandır.
——————————————————————————————————————————————–
Tercihi Allah yapsaydı, herkesi Müslüman yapardı;
24. Yoksa (Muhammed) “Bir yalanı Allah’a mâl etti.” mi diyorlar? Öyle olsa Allah isterse kalbine mühür basar ve o batılı (uydurduğun yalanı) bizzat kendisi yok ederdi. O, sözleriyle hep doğru olanı gerçekleştirir. O içinizde olanları bilendir. 25. O, kullarının tevbesini kabul eden ve kötü işlerini affedendir. O, yaptığınız her şeyi bilir. 26. İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlara istediklerini verir ve lütfederek fazlasını da verir. Kâfirlere (ayetleri görmezlikte direnenlere) ise çetin bir azap vardır.
——————————————————————————————————————————————-
Allah rızkı, taşkınlık etmesinler diye belirlediği ölçüde indirir;
27. Allah, rızkı kullarının önüne büsbütün serseydi kesinlikle yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Ancak o, rızkı belirlediği ölçüde indirir. Şüphesiz Allah, kullarının durumundan haberdar olan ve onları görendir. 28. Herkes ümidini kestikten sonra yağmuru indiren ve ikramını yayan odur. O velidir (her şeye en yakın olandır), yaptığını mükemmel yapandır.
———————————————————————————————————————————————
Allah’ın nitelikleri ve verdiği nimetler;
29. Gökleri, yeri yaratması ve her ikisinde yaydığı canlılar, onun ayetlerindendir. O, şartlarını oluşturduğunda onları bir araya toplamanın ölçüsünü koyandır. 30. Başınıza gelen her şey, ellerinizle yaptığınıza karşılıktır. Allah, birçoğunu da affeder. 31. Siz, yeryüzünde onu aciz bırakamazsınız. Allah ile aranıza girecek bir veliniz de yardımcınız da yoktur.
32. Denizde, dağlar gibi akıp giden gemiler de Allah’ın âyetlerindendir. 33. Gerek görürse (gemileri) hareket ettiren gücü durdurur da denizin üstünde hareketsiz hale gelirler. Her durumda sabreden (duruşunu hiç bozmayan), daima şükreden (görevlerini yerine getiren) herkes için bunda ayetler (göstergeler) vardır. 34. Ya da insanların yaptıklarına karşılık gemilerini batırır. Birçoğunu da affeder (ve kurtarır).
35. (Bütün bunlar), ayetlerimiz üzerinde tartışanların kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilmeleri içindir.
———————————————————————————————————————————————-
Müminlerin nitelikleri ve Allah’a tevekkül etmek;
36. Size verilmiş olan her şey, dünya hayatının menfaatleridir. Allah katındaki nimetler ise şu kişiler için hem daha hayırlı hem de kalıcıdır: İnanıp güvenen ve Rabbine dayanan kişiler için, 37. büyük günahlardan ve fuhuş çeşitlerinden uzak duran, öfkelendikleri zaman da bağışlayan kişiler için, 38. Rablerinin çağrısına uyan, namazı özenle ve sürekli kılan, işlerini birbirlerine danışarak yürüten, kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra harcayanlar için, 39. ve kendilerine bir saldırı olduğunda birbirleriyle yardımlaşanlar için…
Harcamalar 2;
Tevekkül ve tevekkül edenin nitelikleri: Hz. Ebu Bekir bütün malını Allah yoluna harcadığı zaman, bir topluluğun onu kınaması üzerine nazil olmuştur. Oysa bu davranışıyla Hz. Ebu Bekir, Allah’a dayanıp güvenmenin en güzel örneğini vermiştir.
Tevekkülün, elde edilen nimetin arkasındaki ‘külfete’ delalet ettiğini söylemiştik. Bu gerçeği, Kur’an defalarca tasdik eder. Tevekkül, “Allah’ı vekil kılmak” demektir. Bu bir nimet, hem de en büyük nimettir. Her nimetin bir külfeti olur. Bu manevi nimetin külfeti de manevidir. İşte mü’minleri tevekküle davet eden (42/36-39) ayetler bu nimetin külfetine de dikkat çekiyor.
Bu pasaj, tevekkülün bir “koyuverme” ve “boş verme” olmadığının Kur’an’i delilidir. Allah’ı vekil kılmak demeye gelen tevekkül, asla kulun sorumluluğunu Allah’a yıkması demek değildir. Zaten kula sorumluluğu Allah vermiştir. Allah’ın verdiği sorumluluğu tevekkül adı altında Allah’a iade etmeye kalkmak, en hafifinden Allah’a saygısızlıktır.
Tevekkül, tüm sorumluluklarını yerine getirdikten sonra sonucu Allah’a havale etmektir. Bu ayetler, tevekkül edenlerin özelliklerini anlatmaktadır. Bu özellikler aynı zamanda tevekkülün nimetine ermek için katlanılması gereken külfetlerdir.
Bunları sıralarsak: 1. Büyük günahlardan, 2. Fuhuş çeşitlerinden uzak dururlar, 3.Öfkelendikleri zaman affederler, 4. Sahiplerinin çağrısına olumlu karşılık verirler, 5. Namazı tam kılarlar, 6. İşlerini birbirlerine danışarak yaparlar, 7. Hayra harcarlar, 8. Saldırı olursa yardımlaşırlar. Bu sekiz madde, Allah nazarında tevekkül etme liyakatine haiz olanların nitelikleridir. Aynı zamanda bu nitelikler, Allah’ı vekil kılan kimsenin nail olmak istediği nimete karşılık ödemesi gereken ‘külfetlerdir.
Namaz ve zekât gibi bildiğimiz özelliklerin öncesinde, dikkatimizi çeken bir özellik olan Tevekkülü Kur’an’dan okuyalım:
Haksızlığa uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada güzel yerlere yerleştiririz. Bunun öbür dünyadaki ödülü daha büyüktür. Keşke bilebilselerdi. Onlar sabırlı olan ve Rablerine güvenip dayanan kimselerdir. 16/41-42
Tevekkül sadece insanın ahretine Allah’ı vekîl kılması demek değildir. Allah dünyada da kulundan tevekkül beklemektedir. Allah’ın insanın önüne serdiği nimetler, çoğu kez kulun tevekkülünün sınanmasıdır. Karun gibi, “Bu bana benim maharetim sayesinde verilmiştir” derse, o zaman o kul Karunlaşır. Karunlaşma, emâneti mülkiyet zannedip servetle şımarmaktır. Hakkıyla mütevekkil olan (tevekkül eden) kimsenin hali, eline giren ve çıkana göre değişmez. Eline girmesiyle çıkması onun için müsavi olduğunda, o hakiki mütevekkil sayılacaktır. Zaten tevekkül eden varlığa sevinmez, yokluğa yerinmez. Mütevekkilin derdi ‘sahip olmak’ değil, ‘olmak’tır.
Mütevekkil bilir ki insan bu cihana sahip olmak için değil şahit olmak için gelmiştir. Bu olgunluğa eren rızık kaygısı taşımaz.
“Onlar ki sıkıntılara karşı göğüs gerdiler ve hep Rablerine tevekkül ederler.” (Ankebut 29/59)
Dikkat edilirse, tevekkül edenler Allah’ı vekil kılmanın nimetine ermek için bir külfete katlanıyorlar. Önce sıkıntılara göğüs geriyorlar, ondan sonra tevekkül ediyorlar. Tevekkülün kanunu da, edebi de budur.
*Affetmek, bağışlamak (Şura 42/37):
Af, Allah’ın tanrılık niteliklerinden biridir ve Kur’an’da affetmek anlamında kullanılır. O’nun güzel isimlerinden biri Affüvv (çok bağışlayıcı)’dır. Kur’an bu sıfatı ekseri Allah’ın Gafur(günahları bağışlayıcı) sıfatıyla birlikte kullanır.
Kur’an kötülüğe aynıyla, fakat fazlaya gitmeden karşılık verme prensibini koyar. Bu kula verilmiş bir haktır. Bir yanağına vurana ötekini çevirmek diye bir zorunluluk yoktur. Bu, zillet adını alır ve zillet Kur’an’ın insanına yakışmaz. Ancak Kur’an onuruna saygı duyarak bu hakkı verdiği insana affı kullanmasını tavsiye eder. Bir yanağına vurulanın, vuranı bağışlaması, onun mecburiyeti değildir. Size yapılan zulüm ve kötülüğe misliyle mukabele hakkınız vardır ama bu hakkı kullanmaz, sabır ve af yolunu seçerseniz, Allah bundan memnun kalır ve sizi ödüllendirir.
Affetmek Kur’an’ın insanı için bir onur, bir yüceliktir ve onu ilahi rahmete iştirak ettiren bir yoldur. Affetmek, tanrısal olgunluğun ve Allah ile beraberlik şuurunun bir ifadesi olan ihsan (güzel ve lütufkar davranmak)’ın bir bileşenidir ve Allah ihsan yolunu seçenleri (Muhsinleri) sever. Kur’an affı, zalim ve lanetli benlikler için bile kullanmamızı emreder. Affetmek bütün faziletlerin temelini teşkil eden takvaya en yakın meziyettir. Ayrıca Kur’an’da kötülük eden kimselerden değil, onların yaptıkları kötülüklerden uzak durmak gerektiğine işaret edilmiştir. M. İslamoğlu
“Bir hayrı açıklar yahut gizlerseniz yahut da bir kötülüğü bağışlarsanız, biliniz ki, Allah da çok bağışlayıcıdır,” 4/149
————————————————————————————————————————
Allah’ın hükümleri;
40. Bir kötülüğün cezası, onun dengi bir kötülüktür1. Kim affeder de arayı düzeltirse ödülünü Allah verir. O, yanlışa dalanları sevmez. 41. Her kim de haksızlığa uğradıktan sonra hakkını alacak olsa, işte böylelerine uygulanacak bir yaptırım yoktur. 42. Yaptırım uygulanacak olanlar sadece, insanlara haksızlık yapanlar ve yeryüzünde haksız yere üstünlük kurma peşinde olanlardır. İşte onlar için acıklı bir azap vardır. 43. Kim de sabreder (duruşunu bozmaz) ve suçluyu bağışlarsa işte bu, gerçekten kararlılık gerektiren işlerdendir.
(1). Buradaki kötülük, cezalandırılan kişi açısındandır. Yoksa bir suçluya hak ettiği cezayı vermek, bir kötülük değildir.
Kötülük karşısında sabreden ve onu bağışlayan kimse, mert ve azimli insanların yaptığı işi yapmıştır.
———————————————————————————————————————————————
Allah’ın sapık saydıkları o gün, kendilerini ve ailelerini kaybetmiş olurlar;
44. Allah kimi sapık sayarsa artık bundan sonra onun bir velisi (savunucusu) olmaz. Yanlışlar içinde olan o kimselerin azabı görünce şöyle dediklerini görürsün: “Geri dönmenin bir yolu var mı?” 45. Onları, ateşin karşısına konulmuş, itibarsızlıktan boyunları bükük ve göz ucuyla bakarken göreceksin. (Bunları gören) Müminler şöyle diyeceklerdir: “Gerçekten hüsrana uğrayanlar mezardan kalkış günü kendini ve ailesini hüsrana uğratanlarmış!” Bilin ki yanlışlara dalmış o kimseler, kalıcı bir azap içindedirler.
46. Allah ile aralarına girip onlara yardım edecek velileri (savunucuları) olmaz. Allah kimin sapıklığını onaylarsa onun için bir çıkış yolu yoktur. 47. Dönüşü olmayan bir gün Allah tarafından gelmeden önce Rabbinizin çağrısına uyun. O gün ne bir sığınağınız olur ne de (suçlarınızı) inkar edebilirsiniz.
————————————————————————————————————————————————
Vahyi onlara açık açık anlat;
48. Yüz çevirirlerse (bil ki) seni onlara bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir (ayetleri bildirmektir). Biz insana tarafımızdan bir ikram tattırdığımızda onunla şımarır. Kendi elleriyle yaptıklarından ötürü başına bir kötülük gelse (ikramımızı unutur.) Çünkü insan çok nankördür.
———————————————————————————————————————————————-
Bilin ki bütün işler, döner dolaşır, Allah’a ulaşır;
51. Allah, bir insanla sadece vahiy (ilham) yoluyla veya perde arkasından konuşur. Ya da bir (meleği) elçi gönderir, o da Allah’ın gerekli gördüğünü Allah’ın izniyle o insana vahyeder. O, pek yüce olan ve daima doğru hükümler verendir.
52. İşte sana da bu şekilde (elçi göndererek), kendi işimiz olan ruhu (Kur’an’ı) vahyettik. Yoksa sen böyle bir Kitab’ı ve böyle bir inancı bilemezdin. Ama onu bir nur yaptık, kullarımızdan tercih ettiklerimizi onunla yola getiririz. Sen elbette (Kur’an ile) doğru yolu gösterirsin. 43. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsinin sahibi olan Allah’ın yolunu. Bilin ki bütün işler sonunda Allah’a varır.
Açıklamalar 2;
Vahiy (42/52); bir bilgiyi, bir işareti muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmaktır. Dini yönden ise vahiy; Yaratıcı Kudretin bütün varlıklara, yaratılış düzenine uygun hareket tarzlarını bildirme yolu ve insanlarla konuşma yollarından biridir. Vahiy, bir bildirme yolu olarak süratle belirginleşir. Vahyin genel ve özel iki şeklinin olduğunu Kur’an açıklamaktadır.
Vahiy, Cebrail’in Allah’ın emri ile Kadir gecesi Hz. Peygamberimizin zihnine indirmeye başladığı Kur’an’ın ayetleridir. Cebrail, birkaç defa aslî suretinde Hz. Peygamber’e görünmüştür.
Genel şekle göre vahiy: Allah bütün varlıklara hareket tarzlarını zorunlu olarak vahyetmektedir. Bu anlamda vahiy, yaratılış düzeninin varlıklar tarafından algılanması ve bu düzene uygun hareketlerin sergilenmesi sistemidir. Bu vahyin gerektirdiği davranışları icra etmek bir fıtrat zorunluluğudur. Burada hürriyet ve irade söz konusu değildir. Kur’an; göklere, yeryüzüne, hayvanlara v.s. ye görevlerinin, hareket tarzlarının vahyedildiğini söyler.
İnsanda, bu ilahi tavır ve tarzın ölçüleri içinde seyreden bir varlıktır. O da vahyin direktiflerinden bir varlık olarak nasipleniyor. Ama onun muhatap olduğu vahyin daha başka bir şekli vardır:
“Onun da önüne ve arkasına gözcüler diker*. O elçi bilsin ki Rabbi tarafından gönderilenleri, melekler ona tam olarak ulaştırmış, o da onlarda olanın hepsini almış ve her şeyi tek tek kavramıştır.”* Cin 72/26-28
Şeytandan korumak amacıyla vahiy indirilme süresince elçiye ve vahyin içeriğine tam bir emniyet ve sükunet ortamı yaratıldığı, buradan da ayetlerin, şeytanların vesveseleri karışmadan nebinin kalbine geldiği, nebinin de ayetleri anladığı anlaşılmaktadır.
Kur’an, burada vahyi, Allah’ın insanla konuşma yollarından biri olarak gösteriyor. Hz. Nuh’a indirilen ayetlerin ifadeleri çok ilginçtir. “Vahyimiz üzre ve gözümüzün önünde gemiyi yap…” Hud/37. Vahyin başlangıçta gelişi rüya biçimindedir. Hz. Aişe diyor ki “Gün aydınlığı gibi açık rüyalar görürdü ve hepsi aynen çıkardı”. Hz. Peygamber vahyi alırken titrer, terler, rengi değişir, nefesi sıklaşır, hayli zorluk ve sıkıntı çekerdi. Bu zorluk en soğuk günlerde buram buram terleme, üzerinde olduğu devenin böğürerek yere çökmesi v.s. halinde kendini gösteriyordu.
O halde Hz. Peygambere gelen vahiy sıradan bir bilgi ulaşımı değil, O’nun tüm benliğini kuşatan bir erdirme ve doldurma olayıdır. Hz. Peygamber gelen vahyi hafızasına alır, sonra vahiy katiplerine yazdırırdı. Her sene ramazan ayında inen ayetleri Cebrail’e okuyup arz ederdi. Vahiyle gelen bilgi, net olarak nebinin hem duygularına hem de hafızasına işlenir. Ve bu işleme öylesine derindir ki nebi vahyi bir daha unutmaz. Bu nedenledir ki, vahyin en emin kayıt deposu Hz. Peygamberin hafızasıdır. Hz. Peygamber buyuruyor ki:
“Vahiy bana zaman zaman zil, çan ve çıngırak sesi gibi gelir. Beni en çok zorlayan şekil budur. Bu geliş şeklinde, ses benden uzaklaştığında ben vahiy elçisinin söylemiş olduğunu ezberlemiş olurum. Zaman zamanda vahiy meleği bana bir erkek şeklinde görünür, bana konuşur ve konuştuğu hafızama nakşedilir.”
Kur’an vahyin ağırlığına şöyle işaret ediyor “Şu bir gerçek ki, biz sana çok ağır bir söz gönderip ulaştıracağız”73/5
————————————————————————————————————————————————-
43. ZUHRUF SURESİ (Aldatıcı süs/89): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
Bu kitabı iyi düşünün;
2. Apaçık1 Kitab’a yemin olsun ki, 3. şüphesiz biz onu, aklınızı kullanasınız (doğru bağlantılar kurasınız) diye Arapça kur’anlar (ayet kümeleri) haline getirdik. 4. Şüphesiz o, katımızdaki Ana Kitap’tadır2; elbette pek yücedir, doğru hükümler içerir3. 5. Aşırı giden bir topluluksunuz diye hoşgörülü davranarak bu zikri (Kur’an’ı) size ulaştırmaktan vaz mı geçelim?
Açıklamalar 1;
(1). H. “her şeyi açıkça ortaya koyan” (44/2). (2). Bu kitap, her varlık ve olaya ilişkin ilâhî bilginin kayıtlı bulunduğu kitaptır.
(3). Doğru olan hükme “hikmet” denir. Kur’an’ın “hakîm” yani hikmetli olması doğru hükümler içerdiği anlamına gelir.
———————————————————————————————————————————————-
Geçmişte yaşamış nice toplumlar, etkisiz hale getirilmiştir;
6. Sizden (Mekkelilerden) öncekilere de nice nebiler1 gönderdik. 7. Onlara ne zaman bir nebi gelse mutlaka hafife alırlardı.
8. Bu yüzden bunlardan (Mekkelilerden) daha güçlü olanları bile helak ettik. Öncekilerin örnekleri (bu kitapta) geçti.
(1). Nebi, kendisine Kitap ve hikmet verilen kişidir. Bu bilgileri insanlara ulaştırmakla görevli olduğu için her nebi, aynı zamanda resuldür.
——————————————————————————————————————————————-
Allah’ın nitelikleri;
9. Onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan kesinlikle şöyle derler: “Onları, daima üstün ve bilgili olan Allah yarattı.” 10. O, yeryüzünü sizin için bir beşik1 yapan ve gideceğiniz yere ulaşmanız için orada yollar oluşturandır. 11. O, gökten bir ölçüye göre su indirendir. Onunla ölü bir beldeyi canlandırır. Siz de (öldükten sonra topraktan) aynı şekilde çıkarılacaksınız. 12. O, bütün çiftleri yaratmış olandır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve en’am var etmiştir. 13. Bu, onlardan birinin üzerine kurulmanız, kurulduğunuzda da Rabbinizin nimetini aklınıza getirmeniz ve şöyle demeniz içindir: “Bunu hizmetimize veren Allah, bütün eksikliklerden uzaktır; yoksa biz bunu (bu gemiyi /bu hayvanı) yanımıza yaklaştıramazdık. 14. Biz kesinlikle Rabbimize döneceğiz.”
Açıklamalar 1;
(1). Dünyanın beşik olması iki yana eğilmesini gerektirir. Eğilme şekline göre ekvatorun bir tarafı güneşin karşısına geçerken diğer tarafı uzakta kalır. Güneş ışınlarının, yılın bir bölümünde dünyanın kuzeyine, bir bölümünde de güneyine daha dik gelmesi bundandır. (20/53, 51/48, 78/6)
*Biz aranızda ölümün ölçüsünü koyduk; kimse bizden kaçıp kurtulamaz. Bunu, görüntünüzü değiştirmek ve bilmediğiniz bir görüntüde sizi yeniden yapılandırmak için yazdık. Şimdiki yapınızı iyi biliyorsunuz. Keşke elinizdeki bilgileri kullanıp da aklınızı başınıza alsanız? 56/60-62
——————————————————————————————————————————————–
Biz, atalarımızın inancına göre yaşıyoruz diyenlere ceza;
23. Hep böyle oldu; senden önce de hangi kente bir uyarıcı gönderdiysek oranın şımartılmış olanları ona şöyle dediler: “Biz atalarımızı bir inanç üzere bulduk. Biz elbette onların izindeyiz, onlara uyarız.” 24. O da: “Peki ya size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz inançtan daha doğrusunu getirdiysem?” deyince, onlar şöyle dediler: “Biz sizinle gönderilen mesajları tanımayız.” 25.Sonra onlara hak ettikleri cezayı verdik. Yalan söyleyip duranların sonunun ne olduğuna bir bak.!
——————————————————————————————————————————————
Hz. İbrahim’in “Beni yaratanın dışındakilerle bir ilgim olmaz” sözü;
26. Bir gün İbrahim, babasına ve halkına şöyle dedi: “Ben, sizin kulluk ettiklerinizden tamamen uzağım 27. ama beni yaratan hariç. O, muhakkak bana bir yol gösterecektir.” 28. Allah bu sözü, onun arkasından gelenler arasında kalıcı bir söz yaptı. Belki (yanlışlarından) dönerler.
——————————————————————————————————————————————–
Ahiret, Allah’tan çekinerek kendini korumuş olanlar içindir;
29. Aslında kendilerine bu gerçek (Kur’an) ve resul olduğu apaçık olan kişi (Muhammed) gelinceye kadar bunları da atalarını da nimetlerden yararlandırdım. 30. Ne zaman ki bu gerçek (Kur’an) onlara geldi, ”Bu bir sihirdir; biz onu reddediyoruz.” dediler. 31. Şunu da dediler: “Bu Kur’an, iki kentin1 birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” 32. Rabbinin ikramını onlar mı paylaştıracak! Oysa dünya hayatındaki geçimliklerini bile aralarında biz paylaştırdık. Her birini, diğerlerine göre derece derece üstün kıldık ki biri diğerine iş gördürsün. Rabbinin ikramı onların biriktirebilecekleri her şeyden daha hayırlıdır.
33. İnsanlar tek bir topluma (kâfirler topluluğuna) dönüşecek olmasaydı Rahman’a karşı kâfirlik edenlerin evlerine kesinlikle gümüşten tavanlar, bir de üzerlerinde yükselecekleri şeyler yapardık. 34. Evleri için birçok kapı, üzerine kurulacakları koltuklar, 35. bir de altın işlemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının menfaatleridir. Ahiret (hayatının menfaatleri) ise Rabbinin katında yalnızca müttakiler (yanlışlardan sakınanlar) içindir.
Açıklamalar 1;
(1).Bu iki şehir Mekke ve Medine olabileceği gibi Mekke ve Taif de olabilir.
Gönderilen söze resul dendiği gibi o sözü iletmek için gönderilen kişiye de resul denir. Elçi ölümlü, Kitap kalıcıdır. (3/144).
——————————————————————————————————————————————
Kim Kur’an’dan yüz çevirirse, Allah şeytanı ona arkadaş eder;
36. Kim Rahman’ın zikrine1 kör gibi bakarak yüz çevirirse onun başına bir şeytan2 sararız; artık o, onun arkadaşı olur. 37. Şeytanlar kesinlikle onları yoldan çıkarır; ama onlar kendilerini doğru yolda sanırlar. 38. Nihayet huzurumuza gelince (onlardan her biri kendi şeytanına) şöyle diyecektir: “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı kadar bir mesafe olsaydı! Sen ne kötü bir arkadaşmışsın!”
39. Yakınmanızın bugün size bir yararı olmayacak, çünkü yanlış yapmıştınız. (Bilin ki) Siz bu azabı birlikte çekeceksiniz. 40. Sağırlık edenlere sen mi işittireceksin! Ya da körlük edenleri ve açık bir sapkınlık içinde bulunanları doğru yola sen mi getireceksin! 41. Seni (onların arasından) alıp götürürsek hak ettikleri cezayı onlara elbette veririz. 42. Veya onları tehdit ettiğimiz şeyi (azaba uğradıklarını) senin görmeni sağlarız. Onların üzerinde elbette tam hakimiyetimiz vardır.
43. Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Sen dosdoğru bir yoldasın. 44. O, hem senin için hem de halkın için doğru bilgidir. İleride sorguya çekileceksiniz.
Açıklamalar 1;
(1). Zikir, hem önceki kitapların hem de Kur’an’ın ortak adıdır.
(2). Doğru yoldan uzaklaşan ve başkalarını da uzaklaştırmaya çalışan insan ve cinlere şeytan denir.
*Sapık (43/40); tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal kimse.
Sapkın; Davranışlarıyla yaşadığı toplumun gelenek ve göreneklerine ters düşen, yasa ve kurallarına uymamakta direnen kişi.
İlgili diğer ayetler;
De ki “Doğruyu getirenin kim olduğunu, kimin de açık bir sapıklıkta olduğunu en iyi Rabbim bilir.” Kasas 28/85
Aslında Ahrete inanmayanlar tam bir ızdırap ve derin bir sapkınlık içindedirler. Sebe 34/8 .
Allah, sapıklığın gereğini yapanın sapıklığını onaylar, doğru yolda olmanın gereğini yapanı da yola getirir. 74/31
——————————————————————————————————————————————-
Hz. İsa ve kavmine hitabı;
59. Meryemoğlu sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. 60. İsteseydik içinizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler var ederdik. 61. (De ki:) “İsa1, o saat (yeniden diriliş saati) için kesinlikle bir ilimdir. Sakın o saat hakkında tartışmaya girmeyin! Siz bana uyun; bu dosdoğru bir yoldur. 62. Sakın şeytan sizi (yolumdan) engellemesin; çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır!”
63. İsa, açık belgelerle gelince (İsrailoğullarına)2 dedi ki: “Ben size hikmeti3 getirdim, anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açık açık anlatmak için geldim. Artık Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ve bana gönülden boyun eğin. 64. Şüphesiz Allah benim de Rabbimdir sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona kulluk edin; bu dosdoğru bir yoldur.”
Açıklamalar 1;
(1). Allah Teâlâ, Hz. İsa’nın kıyamet için bir ilim (bilgi) olduğunu bildirmekte, kıyamette yeniden dirilişin nasıl olacağını sorgulayanlara, bunun İsa’nın (a.s.) yaratılışı gibi olacağını söylemektedir. İsa’nın (a.s.) yaratılışı hakkında şöyle buyurulur: “Allah katında İsa’nın durumu tıpkı Adem’in durumu gibidir. Adem’i topraktan yarattı sonra “Ol!” dedi; o da oluştu.” 3/59). Adem (a.s.) için anne görevini toprak, İsa (a.s.) için Meryem (r.a.) görmüştü. İkisinin de ortak yönü, babasız dünyaya gelmeleriydi. İşte ahirette insanların yeniden yaratılışı da böyle babasız ama anne vasıflı topraktan olacaktır. İsa’nın (a.s.) yeniden diriliş için bir ilim olması, onun aynı zamanda bir mucize olmasına engel değildir. (2). Hz. İsa, İsrailoğullarına gönderilmiş bir elçiydi. (3). Hikmet, Allah’ın indirdiği ve yarattığı ayetlerden doğru bilgiye ulaşma yöntemi ve bu yöntem ile ulaşılan doğru bilgidir.
——————————————————————————————————————————————–
“Ey bana kul olanlar! Size eşlik edenlerle birlikte Cennet’e girin” denecek;
68. (Allah, yanlışlardan sakınanlara şöyle der:) “Ey kullarım! Bugün üzerinizde ne bir korku olacak ne de üzüleceksiniz! 69.Ayetlerimize güvenen ve tam teslim olan (kullarım)… 70. Siz ve eşleriniz, sevinç içinde girin Cennet’e!”
71. Çevrelerinde altın tepsiler ve testiler dolaştırılır. Orada, canların çektiği, gözlerin (bakmaktan) hoşlandığı her şey vardır. Siz orada ölümsüz olarak kalacaksınız. 72. İşte bu, yapmış olduklarınıza karşılık size bahşedilen Cennettir. 73. Sizin için orada pek çok meyve vardır, onlardan yiyeceksiniz.
——————————————————————————————————————————————–
O gün cehennemde suçlulara “Siz, burada kalıcısınız” denecek;
74. Suçlular ise Cehennem azabı içinde ölümsüz olarak kalacaklardır. 75. Azaplarına ara verilmeyecek ve orada umutlarını tamamen kaybetmiş olacaklar. 76. Biz onlara yanlış yapmadık; ama onlar yanlışlar içinde olan kimselerdi. 77. Onlar orada, “Ey Yetkili, Rabbin artık işimizi bitirsin!” diye seslenirler. O da şöyle der: “Siz böyle kalacaksınız.” 78. (Ey insanlar!) Biz size kesinlikle gerçekleri getirdik; ama çoğunuz gerçeklerden hoşlanmayan kimselersiniz.
—————————————————————————————————————————————-
Allah’ın nitelikleri;
84. O, hem gökte ilah hem de yeryüzünde ilahtır. O, bütün kararları doğru olan ve daima bilendir. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında, tüm yetkilerin sahibi olan Allah, pek yüce bir bereket kaynağıdır! O saatin (yeniden diriliş saatinin) bilgisi onun katındadır. Siz, onun huzuruna çıkarılacaksınız.
84. Göklerdeki ilah O’dur, yerdeki ilah da O’dur. Doğru kararlar veren ve her şeyi bilen O’dur. 85. Göklerin, yerin ve bu ikisinin arasında olanların yönetimi elinde olan Allah pek yücedir. Kıyamet saatinin bilgisi O’nun yanındadır. Yeniden yaratılıp O’nun huzuruna çıkarılacaksınız.
—————————————————————————————————————————————–
Allah ile aralarına koyup yardım isteyenlerin şefaat talebi;
86. (O zaman) bunların Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları, şefaat hakkına sahip olamayacaklar ama bilerek doğruya şahitlik edenler hariç1. 87. Onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan kesinlikle “Allah!” derler. Öyleyse yalana nasıl sürükleniyorlar. 88. Elçinin: “Ey Rabbim!” diye yalvarmasına andolsun ki bunlar inanmayacak bir topluluktur. 89. Artık onlara aldırma, “Selam!” de (geç)! Zaten ileride öğrenecekler.
Açıklamalar 1;
(1). Şefaat, birine eşlik etmek veya arka çıkmaktır. Dünyada insanlar birbirlerine şefaat edebilir, yani arka çıkıp destek olabilirler (4/85); ama mahşer günü kimse kimseye şefaat edemez (2/48, 254, 82/17-19). Cennete gitmiş biri, şirk günahı ile değil de diğer günahlarından dolayı cehenneme girip cezasını çekmiş olan bir yakınına, Allah’ın onayıyla şefaat edebilir yani onu yanına alabilir. Çünkü Allah’ın onayı olmadan şefaat olmaz.
——————————————————————————————————————————————
44.DUHAN SURESİ (Duman/59): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
Kadir gecesi ve Allah’ın nitelikleri;
2. Apaçık Kitab’a yemin olsun ki! 3. Şüphesiz biz onu bereketli bir gecede (kadir gecesinde) indirdik1. Biz uyarılarda bulunuruz. 4. Karara bağlanmış her iş, o gece (görevli melekler arasında) paylaştırılır. 5. (Bu kitap da) tarafımızdan verilen bir emirle (o gece indirilmiştir). Biz elçiler2 göndeririz.
6. Rabbinin bir ikramı olarak. O, her şeyi dinleyen ve bilendir. 7. Göklerin, yerin ve ikisi arasında olan varlıkların sahibi olan (Rabbinin ikramı…) Eğer ona kesin olarak inanan kimselerseniz (bunu bilirsiniz). 8. Ondan başka ilah yoktur. O, hem hayat verir hem de öldürür. O sizin Rabbinizdir, gelmiş geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
Açıklamalar 1;
(1). Kur’an ayetlerinin inmeye başladığı ilk gece ramazan ayında bulunan Kadir Gecesidir. Bir sonraki ayette o gece meleklere görev taksimatı yapıldığı ve her birinin, aldığı emirle görev yerlerine gittiklerı ifade edilmektedir. Onların yanlarında bir ruh olur. Ruh, Allah’ın emirlerini içeren talimattır. Kur’an’ın indirilişi de bu emirlerden (ruhlardan) biridir. O gece Cebrail aleyhisselamın yanındaki ruh, ilk inen ayetlerdi.
——————————————————————————————————————————————-
Mekke’nin fethini önceden bildirilmesi ve kafirlerin yalanları;
9. Bütün bunlara rağmen onlar ikilem içindeler, eğlenip duruyorlar. 10. Göğün apaçık bir duman1 getireceği (üzerlerine çaresizlik çökeceği) günü gözle. 11. (Duman/çaresizlik) bu insanları (Mekkelileri) saracak. İşte o, acı bir azaptır! 12. (Şöyle diyecekler:) “Rabbimiz, bu azabı üzerimizden kaldır; biz kesinlikle inanan kimseleriz!”
13. (Azabı gördüklerinde) bilgilerinin onlara ne faydası olacak ki! Halbuki bunlara, her şeyi ortaya koyan bir elçi gelmişti. 14. Sonra ondan yüz çevirmiş ve şöyle demişlerdi: “(Bu bilgiler) ona öğretilmiş. O, cinlerin etkisine girmiş!” 15. O azabı2 kısa süreliğine kaldıracağız ama siz kesinlikle eski halinize dönersiniz. 16. Bunlara en büyük darbeyi indireceğimiz gün(ü gözle), biz hak ettikleri cezayı elbette vereceğiz3.
Açıklamalar 1;
(1). Ayetteki duman, gerçek değil, Mekkeli müşrikleri etki altına alacak, onları sersemletecek ve çok üzecek olan durumdur.
(2). Bu azap, müşriklerin Mekke hakimiyetini kaybetme azabıdır. Müslümanları göçe zorlamaları üzerine inen ayette, onların Mekke’de fazla kalamayacakları bildirilmişti (17/76-77). Hudeybiye’de zaferin tüm şartları oluştuğu halde Allah Teala Müslümanların Mekke’ye girmelerine müsaade etmedi, onlarla sulh antlaşması yaptırdı. Bu antlaşma, Müslümanların bilmedikleri din kardeşlerine karşı yanlış davranmalarını önlediği gibi (48/24-25) o azabın bir süreliğine Mekkeli müşriklerin üzerlerinden kaldırılmasını da sağladı. Ama müşrikler, ayette belirtildiği gibi bu antlaşmayı daha sonra bozdular (9/1-4) ve cezayı hak ettiler.
(3). Müşriklerin hak ettikleri ceza, Mekke’yi Müslümanlara bırakmak zorunda kalacak olmalarıdır. Müslümanları göçe zorlayan müşrikler; Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında ağır darbeler aldılar. Sonra, Hudeybiye’de bir antlaşma yapmak zorunda kaldılar. Antlaşmayı bozmaları üzerine, Müslümanlar Mekke’ye gelince, paniğe kapılıp çaresiz kalıp Ebû Süfyân başkanlığında bir heyeti Hz. Muhammed’in karargahına gönderdiler. Ebû Süfyân onlara, kendisinin İslâmiyet’i kabul ettiğini ve teslim olmaktan başka çarelerinin kalmadığını söyledi. Mekke’yi de kaybedince müşrikler en ağır darbeyi yediler ve bütün hakimiyetleri yok oldu.
———————————————————————————————————————————————-
Hz. Musa ve Firavun;
17.Bunlardan önce Firavun’un1 halkını imtihana sokmuştuk; onlara da değerli bir elçi2 gelmişti, 18. (Şöyle demişti:) “Allah’ın kullarını (İsrailoğullarını) bana teslim edin. Ben sizin için güvenilir bir elçiyim. 19. Sakın Allah’a karşı diklenmeyin; çünkü size apaçık ve güçlü bir delil ile geldim. 20. Beni taşa tutarsınız diye benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım. 21. Eğer bana inanmadıysanız benden uzak durun.”
23. (Allah da şöyle dedi:) “Sen, kullarımı geceleyin yola çıkar; siz kesinlikle takip edileceksiniz. 24. Denizi (geçtikten sonra) açık haliyle bırak; çünkü onlar, kesinlikle boğulacak bir ordudur.”
25. Arkalarında nice bahçeler ve pınarlar bıraktılar. 26. Ekinler, değerli konaklar 27. ve içlerinde tadına vardıkları nice nimetler…28. İşte böyle oldu. Biz onları diğer halka (İsrailoğullarına) miras bıraktık. 29. Firavun’a ve ordusuna ne gök ağladı ne de yer. Onlara süre de tanınmadı. 30. Böylece İsrailoğullarını aşağılayıcı azaptan kurtarmış olduk;
Açıklamalar 1;
(1). Ayetlerde geçen “firavun” sözcüğü, Mısır krallarına verilen unvanın adıdır. Ayrıca İsrailoğullarının erkek çocuklarının öldürülmesi emri Hz. Musa’nın doğumundan önce yürürlükteydi. Tevrat’a göre; Hz. Musa 80 yaşında nebi olmuştur ve en uzun iktidar süren firavun 67 yıl tahtta kalabildiğinden Hz. Musa doğduğunda yönetimde olan firavun, Hz. Musa’nın nebi olmasından çok önce ölmüştür. Kur’an; Tevrat’ta bulunan, Musa’nın hayatı süresince Firavun unvanında yaşayan iki ayrı kralın hüküm sürdüğü bilgisini tasdik etmektedir.
(2). Firavun’un halkına elçi olarak hem Musa (a.s.) hem Harun (a.s.) gitmesine rağmen ayette “değerli bir elçi” denerek tekil kişi kullanılmıştır. Tevrat’ta Allah, Hz. Musa’yı görevlendirirken, onun Harun’a ne söylemesi gerektiğini bildireceğini, Harun’un onun sözcüsü gibi olacağını işaret etmektedir. Yani ikisi tek elçi gibi hareket etmektedir.
——————————————————————————————————————————————-
O gün; iyi ile kötünün ayırt edileceği gün;
38. Gökleri, yeri ve ikisinin arasında olanları, oyun oynayalım diye yaratmadık. 39. Onları sadece gerçek varlıklar olarak yarattık; ama insanların çoğu bunu bilmez.
40. İyiyi kötüden ayırma günü, onların hepsinin buluşma vaktidir. 41. O gün hiçbir yakın, diğer bir yakınının herhangi bir ihtiyacını karşılayamayacak; onlara yardım da edilmeyecektir. 42. Allah’ın ikramda bulunduğu kişiler hariç. O daima üstün ve ikramı bol olandır.
——————————————————————————————————————————————–
Zakkum ağacının mahiyeti:
43. Şüphesiz zakkum ağacı, 44. günahkarların yiyeceğidir. 45. Erimiş maden gibidir, karınlarda kaynar. 46. Sıcak suyun kaynaması gibi…
——————————————————————————————————————————————-
O günde cezalar, kendilerini korumamış olanlara verilecek;
47. “Tutun onu, yakıcı ateşin ortasına sürükleyin! 48. Sonra başından aşağı kaynar su azabından dökün.” 49. (Ona şöyle denecek) “Tat bakalım! Sen çok güçlü ve çok değerlisin ya hani! 50. İşte bu (ceza, dünyadayken) hakkında tartışıp durduğunuz şeydir.”
—————————————————————————————————————————————–
O günde nimetler ise, kendilerini korumuş olanlara verilecek;
51. Müttakiler (yanlış yapmaktan sakınanlar), şüphesiz güvenli yerlerde, 52. bahçelerde ve pınar başlarında olacaklardır. 53. İnce ve kalın ipekten elbiseler giyecek ve karşılıklı oturacaklar. 54. İşte böyle… İri gözlü hurileri1 de yanlarına (hizmetçi olarak) veririz. 55. Orada güven içinde her meyveden isteyecekler. 56. Orada ilk ölüm çeşidi (olan uyku)2 dışında bir ölüm tatmayacaklar, Allah onları yakıcı ateşin azabından da korumuş olacaktır.
57. Bütün bunlar, Rabbinin lütfu olarak (verilecektir). İşte bu, büyük bir başarıdır!
Açıklamalar 1;
(1). Cennette müminlere kadın hizmetçiler (huri) ve erkek hizmetçiler (vildan) verilecektir. Vücutları, kabuğunda saklı inciler gibi örtülü olan, gözlerini, hizmet ettikleri kişilerin üzerinden ayırmayan huriler birbirleriyle aynı yaşta ve top göğüslü olacaklardır. Hurilerle ilgili bu ve 52/20. ayetlerde geçen “Onlara, iri siyah gözlü hurileri zevc yapmış oluruz.” ifadesinden hurilerin, erkeklere odalık olarak verileceği iddia edilir, bu yanlıştır. Arapçada aynı görüş etrafında birleşenlerden her birine zevc (56/7) dendiği gibi aynı cinsten canlıların erkeğine, dişisine, bir çift ayakkabıdan her birine, nitelikleri birbirine yakın veya zıt olan iki şeyden her birine zevc denir. Bu nedenle, hurilerin hizmet ettikleri kişilere yakın konumda olacaklarını, istenen şeyleri, yakınlarındaki erkek hizmetçilerden alıp getireceklerini gösterir.
(2). İnsan, biri beden diğeri ruh olmak üzere iki ayrı nefisten oluşur. Ruh, bilgisayarın işletim sistemi gibidir. Onun bedene yerleştirilmesi, vücut yapısının tamamlanmasından sonradır. Böylece insan; dinleyen, basiret ve gönül sahibi olan bir canlı türü haline gelir. Allah’ın öldürmesi, ruhu bedenden almasıdır. Allah, ruhu bedenden iki şekilde alır; birincisi uykuda, ikincisi de ölüm sırasında olur. Allah, hem uyuyan hem de ölen bedenin ruhunu tutar. Uyuyanın ruhu, uyandığında, ölenin ruhu ise ahirette yeniden dirildiğinde bedene geri döner. “ilk ölüm çeşidi” olan, uykudur.
——————————————————————————————————————————————
Hz. Peygambere Allah’ın hitabı:
58. Kur’an’ı senin dilinde (indirerek), kolay anlaşılır hale getirdik ki doğru bilgilere ulaşsınlar. 59. Artık sen (olacakları) gözle, onlar da gözlüyorlar.
——————————————————————————————————————————————-