11.HUD SURESİ (123): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
İnsanlara öğütler;
1. Bu (Kur’an); daima doğru hükümler veren ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah’ın bizzat kendisi tarafından, ayetleri hem muhkem1 (hüküm içerir hale getirilmiş) hem de ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır2. 2. (Açıklamayı Allah’ın yapmış olması) Allah’tan başkasına kulluk etmemeniz içindir3. (De ki:) Ben de onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Açıklamalar 1;
(1) Muhkem ayet, bir konuda hüküm içeren ayettir. O hüküm, başka ayetlerle ayrıntılı olarak açıklanır (3/7, 39/23)
(2) 6/114, 7/52, 41/3
(3) Bu iki ayetten anlaşılacağı üzere Allah’ın ayetlerini ancak Allah açıklayabilir. Onun yaptığı açıklamalara da sadece bu Kitaptan ulaşılabilir (12/111, 16/89). Hz. Muhammed dahil hiç kimsenin Kur’an’ı açıklama yetkisi yoktur. O’nun görevi, kendisine gelen kitabı insanlara eksiksiz bir şekilde ulaştırmak, Allah’ın kitapta ona gösterdiği şekliyle onlara kitabı ve hikmeti öğretmek, onda bulunan hükümlerle insanları uyarmak ve onlara yinmüjdeler vermektir. (2/151). İnsanlara yapılması gereken uyarılar ve verilmesi gereken müjdeler de kendisine verilen kitapta mevcut olduğu için bu iki vasıf bizzat Kur’an için de kullanılmıştır (17/9-10). Başka kaynaklarda açıklama aranırsa, Allah’tan başkasına kulluk edilmiş olur ve şirk günahı oluşur.
Kitabı tebliğ edenler, muhatabın diliyle ve onların anlayacağı şekilde beyan eder. Nebi vahyi alandır. Resul ise, alınmış olan vahyi, muhataplara tebliğ edendir. Her millet için, Kur’an’ın tercümesini kendi dillerinde beyan etmek gerekir.
Konu ile ilgili ayetler: “Allah, kendilerine kitap verilenlerden “Bu kitabı insanlara kesinlikle açık açık anlatacaksınız, asla gizlemeyeceksiniz!” diye söz almıştır…. “ 3/187, “Şurası bir gerçek ki, biz onlara, inanan ve güvenen topluluğa rehber ve ikram olması için bir ilme göre, ayrıntılı olarak açıkladığımız bir Kitap getirdik” 7/52. “Ayetleri, bilenler topluluğu için Arapça kur’anlar (ayet kümeleri) halinde ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır 41/3, “Biz Kur’an’ı, doğru bilgi edinilmesi için gerçekten kolaylaştırdık. Peki, o bilgiyi alan var mı?” 54/22
—————————————————————————————————————————————————————–
Allah’ın nitelikleri;
6. Yeryüzünde hareket eden tek bir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. Allah, onun ömür boyu bulunduğu yerleri de geçici olarak kaldığı yeri de bilir. Bunların hepsinin apaçık yazılı bir kaydı tutulur. 7. Gökleri ve yeri altı günde yaratan da odur. O sırada Arş’ı (yönetim merkezi) suyun üstündeydi. Onları yaratması, hanginiz daha iyi davranacak diye sizi zorlu bir imtihandan geçirmesi içindir. Onlara “Öldükten sonra tekrar diriltileceksiniz.” desen, ayetleri görmezlikte direnenler kesinlikle şöyle derler: “Bu açık bir sihirden başka bir şey değil!”
——————————————————————————————————————————————
İnsanın olumsuz nitelikleri;
9. İnsana tarafımızdan bir ikram tattırsak, sonra onu ondan çekip alsak tam bir ümitsizliğe kapılır, nankörlük eder durur (17/83). 10. Çektiği darlıktan sonra bir bolluk tattırsak bu defa kesinlikle “Bütün sıkıntılarım bitti.” der. Artık o tam bir şımarıktır, böbürlenir durur (39/8). 11. Ama sabırlı davrananlar (duruşunu bozmayanlar) ve iyi işler yapanlar böyle değillerdir. Onlar için mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ödül vardır (5/9, 22/50).
————————————————————————————————————————————–
Müşriklerin varsayımları;
12. “Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!” demeleri (6/8) yüzünden sana yapılan vahyin bir kısmını terk edecek gibi oluyorsun (5/49), bu da senin göğsünü daraltıyor. Halbuki sen yalnızca bir uyarıcısın (13/7). Her şeye vekil olan Allah’tır*.
13. Yoksa onu (Kur’an’ı), o uydurdu mu diyorlar? Onlara de ki: “İddianızda haklıysanız Allah’tan başka çağırabileceğiniz herkesi çağırın da onun dengi uydurulmuş on sure getiri.” 14. Size olumlu cevap vermezlerse Kur’an’ın Allah’ın ilmiyle indirildiğini ve ondan başka ilah olmadığını bilin. Artık ona teslim olursunuz değil mi?
*Ayet, nebilerde ismet sıfatının olmadığının, onların günahlardan korunmuş olmadıklarının delillerindendir. (4/105-107)
—————————————————————————————————————————————–
Allah, dünya hayatını isteyene onu tam veriyor;
15. Her kim dünya hayatını ve süsünü isterse onlara orada işlerinin karşılığını tamı tamına veririz. Orada onlardan bir kesinti de yapılmaz. 16. İşte onlar ahirette o ateşten başka bir şeyleri olmayan kimselerdir. Dünyada başardıkları şeyler yok olmuş ve bütün çalışmaları boşa çıkmıştır (2/200-202, 3/145). 17. Onlar hiç Rabbinin açık belgesine uyanlar gibi olurlar mı (47/14)? O belgeyi Rabbinden bir şahit1 okur. Ondan önce de bir önder ve ikram olarak Musa’nın kitabı vardır. İşte bunlar ona (Kur’ân’a) da inanırlar. Hangi kesim onu görmezlikten gelirse varıp kalacağı yer ateştir. Ondan şüphen olmasın. O Kur’ân, senin Rabbinden gelen bir gerçektir; ama insanların çoğu ona inanmazlar.
18. Bir yalanı Allah’a mâl edenden daha büyük yanlış yapan kişi kimdir? Onlar Rablerine arz edilecekler ve şahitler şöyle diyeceklerdir: “Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır.” Bilin ki Allah’ın laneti (dışlaması) bu yanlışı yapanlaradır. 19. Onlar, ahireti göz ardı ederek Allah’ın yolundan engelleyen ve o yolda kolayca anlaşılamayacak bir eğrilik2 olmasını isteyen kimselerdir (7/45). 21. Onlar kendilerini hüsrana uğratmış kimselerdir. Uydurdukları da onlardan uzaklaşırlar. 22. Şüphesiz ahirette en çok kaybedenler de onlardır.
Açıklamalar 1;
(1) Allah’ın kitabını okuyup anlatan her kişi şahittir. “Allah’tan başka ilah olmadığına; Allah, melekler ve doğruların yanında olan ilim sahipleri şahittir” 3/18. ayet ilim sahiplerini de şahit saymaktadır. Demek ki şahitlik görerek veya ilim ile olur. İşte bunlar; yani Kur’an’a şahitlik edenler, ona inanırlar.
(2) İvec, çok dikkat etmedikçe anlaşılamayacak eğriliktir. Allah’ın yolunda böyle bir eğrilik isteyenler, yaptıkları yanlışlar kolaylıkla anlaşılmasın diye doğruya çok yakın görünecek çarpıtmalar yaparlar (İbrahim 14/3). Ayette sözü edilen kişilerin en çok istediği budur. Bu sebeple en tehlikeli yanlış, doğruya en çok benzeyendir.
De ki “Ey Ehl-i Kitap! İnanmış kimseleri neden Allah’ın yolundan engelliyorsunuz? Neden o yolda anlaşılmayacak biçimde bir eğrilik oluşturmaya çalışıyorsunuz? 3/99
—————————————————————————————————————————————-
Müminlerin nitelikleri;
23. Allah’a inanıp güvenmiş, iyi işler yapmış ve Rablerine içten boyun eğmiş olanlar var ya; işte onlar cennet ahalisidir; orada ölümsüz olarak kalacaklardır 2/82, 7/42). 24. O iki kesimin örneği, kör ve sağırlarla gören ve dinleyenler gibidir. Bunlar hiç aynı konumda olabilir mi? Aklınızda tutmanız gereken doğru bilgiyi kullanmayacak mısınız (6/50, 13/16)?
——————————————————————————————————————————————
Hz. Nuh ve halkı;
25. Biz Nuh’u kendi halkına elçi olarak göndermiştik (59-72): “Ben sizin için açık bir uyarıcıyım. 26. Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye uyarıyorum. Ben, size acıklı bir günün azabının gelmesinden korkuyorum.” dedi. 27. Halkının ayetleri görmezlikte direnen önderleri dediler ki: “Bize göre sen de sadece bizim gibi bir beşersin (23/24). Sana, sadece alt tabakamızın hiç düşünmeden uyduğunu görüyoruz. Sizin bizden üstün bir yanınızı da göremiyoruz. Aslında yalancı olduğunuzu düşünüyoruz.”
28. Nuh dedi ki: “Ey halkım, hiç düşündünüz mü? Ben Rabbimden gelen açık bir belgeye dayanmışsam o bana katından bir ikram (nebilik) vermiş de (sizin tavrınızdan dolayı) o ikram sizden gizlenmişse istemediğiniz halde size onu zorla kabul ettirebilir miyiz? 29. Ey halkım! Buna /yaptığım göreve karşılık sizden bir mal istemiyorum. Benim ücretim sadece Allah’a aittir. Ben inanıp güvenenleri kovacak da değilim. Onlar Rablerine varacaklardır. Fakat ben sizi, cahilce 11 Aklınızda tutmanız gereken doğru bilgiyi kullanmaz mısınız?
31. Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum. Gaybı (gizli şeyleri) bilmem. ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum 2. Gözlerinizin değersiz gördüğü kimseler için ‘Allah bunlara iyilik etmez.’ de demiyorum. Onların içlerinde olanı en iyi bilen Allah’tır. Bunları dersem yanlış yapanlardan olurum.”
32. Dediler ki: “Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin, mücadeleyi çok uzattın! Doğru söylüyorsan haydi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir!” 33. Nuh dedi ki: Gerek görmesi halinde3 o azabı başınıza getirecek olan sadece Allah’tır. Siz onun önüne geçemezsiniz.”
36. Nuh’a şu vahyedildi: “Halkından inanmış olanlar dışında artık hiç kimse inanmayacaktır 4. Onların yaptıkları şeyler yüzünden sakın tasalanma!” 37. “Gözetimimiz altında ve vahyimize göre bir gemi inşa et. Yanlışlar içinde olanlar hakkında bana bir şey söyleme! Çünkü onlar boğulacaklar (23/27).”
38. Nuh gemiyi inşa ediyor; halkının ileri gelenleri ise yanından her geçtiklerinde onunla alay ediyordu. O da şöyle diyordu: “Şimdi siz bizimle alay ediyorsunuz, biz de sizinle zamanı geldiğinde tıpkı sizin alay ettiğiniz gibi alay edeceğiz. 39. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın kime ineceğini ileride öğreneceksiniz4.
40. Sonunda emrimiz çıkıp tandır kaynadığında5 Nuh’a dedik ki: “Erkekli dişili her türden birer çifti ve -hakkında önceden karar çıkan kişi hariç- aileni, bir de inanıp güvenenleri gemiye bindir (23/27).” Onunla birlikte pek az kişi inanmıştı. 41.Nuh dedi ki: “Haydi binin. Geminin akıp gitmesi de demir atması da Bismillah ile6 olacaktır. Şüphesiz benim Rabbim çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.”
42. Gemi, dağlar gibi bir dalganın7 içinde, onları (bir o tarafa bir bu tarafa) sürüklüyordu. Nuh, kenarda duran oğluna seslendi: “Yavrucuğum, bizimle birlikte sen de bin, kafirlerle beraber olma.”43. Dedi ki: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nuh dedi ki: “Bugün -Allah’ın ikramda bulunduğu kişiler hariç- herhangi birini, onun emrinden (tufandan) koruyacak yoktur (11/44).” Derken aralarına bir dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu.
44. “Ey yer! Suyunu yut! Ey gök suyunu tut!” denildi 54/11-12). Sular çekildi, iş tamamlandı, gemi Cudi’nin üstüne oturdu ve şöyle dendi: “Yanlışlar içindeki topluluk yok olsun!” 45. Nuh, Rabbine seslendi ve dedi ki: “Rabbim, oğlum benim ailemdendir; verdiğin söz de gerçektir; ama en doğru kararı sen verirsin.” 46. Allah dedi ki: “Ey Nuh! O, senin ailenden değildir. O, uygunsuz bir işin ürünüdür. Aslını bilmediğin şeyi benden isteme8. Kendini bilmezlerden9 biri olursun diye sana öğüt veriyorum.” 47. Nuh dedi ki: “Rabbim! Bilmediğim şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana ikramda bulunmazsan kaybedenlerden olurum.”
48. Ey Nuh, sana ve senin beraberindekilerden oluşacak toplumlara katımızdan esenlik ve bereketlerle in! İçlerinden öyle toplumlar da çıkacak ki onları önce yararlandıracağız, sonra acıklı azabımız onları çarpacaktır.” denildi.
Açıklamalar 1;
(1) Allah Teala bu konuda Hz. Muhammed’i de uyarmıştır (6/52, 18,28).
(2) Allah Teala, Hz. Nuh’un bu sözlerinin aynısını Hz. Muhammed’e de söylettirmiştir (6/50)).
(3) Allah, her şeyi bir ölçüye göre var eder. İmtihanla ilgili şeyleri iyi ve kötü diye ikiye ayırmıştır. Allah, herkesin doğru yolda olmasını ister ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar.. Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi de sıkıntılı olur. Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi hiç kimse yanlış bir şey yapamaz ve imtihan diye bir şey olmazdı.
(4) Benzer sözleri Hz. Şuayb (11/93) ve Hz. Muhammed’de söylemiştir (39/39-40).
(5) Kazanın kaynaması, onun buharlı gemi olduğunu ve harekete hazır hale geldiğini gösterir.
(6) “Allah” ismi Rabbimizin özel ismidir. Bu nedenle “Allah” denince diğer bütün esma da akla gelir. Nuh’un gemisinin bir tufanda yol alacak olması; Allah’ın ilim, kudret, rahmet gibi daha pek çok özelliği sayesinde gerçekleşeceği için “Bismillah (Allah’ın adıyla)” ifadesi “Allah’ın tüm isimleri (özellikleri) sayesinde” anlamına da gelir.
(7) Gemi henüz demir almamış ama çok büyük bir dalga gemiyi sallamaya ve içindekileri sağa sola savurmaya başlamış.
(8) Hz. Nuh’un oğlum dediği çocuğun, kendi oğlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bir önceki ayette de Allah “O, senin ailenden değildir” demişti. 66/10. ayette ise Nuh’un karısının kocasına ihanetinden bahsedilir.
(9 Ayete göre Hz. Nuh, o ana kadar kendi oğlu zannettiği kişiyi tufanda kaybetmiş olmanın acısıyla kendine engel olamayarak, Allah’a, bu emrinin gerekçelerini sormuştur. Bu tavır Allah’ın nebi resulü açısından uygunsuz olduğundan, Allah onu ikaz etmiş ve öğüt vermiştir. Kendisi de derhal Allah’a sığınmış ve bağışlanma dilemiştir.
——————————————————————————————————————————————–
Hz. Peygambere hitap;
49. İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberleridir. Bundan önce bunları ne sen bilirdin ne de halkın. Öyleyse, sen sabret (duruşunu bozma). Mutlu son yanlışlardan sakınanların hakkıdır.
——————– ————————————————————————————————————————————————
Hz. İbrahim ve halkı;
69. Elçilerimiz İbrahim’e müjde getirmişlerdi: “Selam1” dediler. İbrahim de: “Size de selam olsun.” dedi. Fazla beklemeden kızartılmış bir buzağı getirdi. 70. Ona (buzağıya) el sürmediklerini görünce onları yadırgadı ve onların bu halinden dolayı bir korku hissetti. Onlar, “Korkma” dediler: “Biz, Lut halkına gönderildik” 71. (O sırada) Eşi ayakta duruyordu, hemen gülüverdi. Biz de ona İshak’ı, İshak’ın arkasından da (İshak’ın oğlu) Yakub’u müjdeledik.
72. “Vay başıma!” dedi. “Ben mi doğuracağım? Halbuki ben kocamış bir kadınım, şu yaşlı adam da benim kocam! Bu gerçekten şaşılacak bir şey!” 73. (Elçiler) Dediler ki: “Allah’ın işine mi şaşıyorsun? Ey İbrahim’in hane halkı! Allah’ın ikramı ve bereketi sizin üstünüzdedir. O, her şeyi güzel yapar, pek yücedir”.
74. İbrahim’in korkusu geçip kendisine o müjde de gelince, Lut halkı hakkında (içindeki mü’minlerden endişe duyarak) elçilerimizle çekişmeye başladı. 75. Çünkü İbrahim pek yumuşak huylu, içli ve daima Allah’a yönelmiş biriydi. 76. Dediler ki: “İbrahim! Bu çekişmeden vazgeç. Artık Rabbinin emri gelmiştir. Onlara geri çevrilmez bir azap gelecektir.”
Açıklamalar 1;
(1) Selam; selamet, esenlik ve güvenlik demektir. Selamlaşma, karşılıklı olarak esenlik ve güvenlik dilemek olur.
Selam; selamet, esenlik ve güvenlik demektir. Selamlaşma, karşılıklı olarak esenlik ve güvenlik dilemek demektir.
—————————————————————————————————————————————-
Hz. Şuayb ve Medyen halkı;
88. Şuayb dedi ki: “Ey halkım! Hiç düşündünüz mü, ya ben Rabbimden gelen açık bir belgeye dayanıyorsam ve o beni kendi katından güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa1? Sizi yapmaktan men ettiğim şeyleri kendim yapmak istemem. Ben sadece, gücümün yettiği kadar sizi iyiye ve güzele yöneltmek istiyorum. Başarılı olmam ancak Allah’ın yardımına bağlıdır*. Ben sadece ona güvenip dayanır, sadece ona yönelirim. 89. Ey halkım, bana karşı olmanız sizi günaha sokmasın! Yoksa başınıza Nuh’un halkının, Hud’un halkının veya Salih’in halkının başına gelenler gelir. Lut halkı da sizden pek uzak değildir. 90. Rabbinizden bağışlanma dileyin de artık ona yönelin! Çünkü benim Rabbimin ikramı boldur, sevgi doludur.”
91. Dediler ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz. İyi biliyoruz ki sen aramızda zayıf birisin. Eğer mensup olduğun grup2 olmasaydı seni kesinlikle taşa tutardık. Sen bizden güçlü ve şerefli de değilsin!”
92. Şuayb dedi ki: “Ey halkım! Size göre benim mensup olduğum grup Allah’tan daha mı güçlü ve şerefli mi ki onu dikkate almayıp sırt çeviriyorsunuz? Benim Rabbim yaptığınız her şeyi çepeçevre kuşatır. 93. Ey halkım! Elinizden ne geliyorsa yapın. Ben de yapacağım. Kişiyi rezil edecek olan azap kime gelecekmiş, yalancı kimmiş ileride öğreneceksiniz! Olacakları gözleyin bakalım, sizinle beraber ben de gözlüyorum3”.
94. Emrimiz gelince Şuayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir ikram olarak kurtardık. Yanlışa dalanları ise o yüksek ses yakaladı da yurtlarında çöküp kaldılar (7/91).
Açıklamalar 1;
(1) Dinde zorlamanın hiçbir çeşidi yoktur (2/256), bu yüzden hiç kimseye inanması için baskı yapılması gerekir.
(2) Hz. Şuayb’ın Medyen rahibi olduğu Tevrat’ta bildirilmektedir. İsrailoğulları içindeki rahipler, Hz. Harun soyundan gelen ve özel dini görevleri olan değerli bir gruptur.
(3) Allah Teala, Hz. Şuayb söylediği bu sözlerin aynısını Hz. Muhammed’e de söylettirmiştir (6/135).
*Başarılı olman Allah’ın yardımına bağlıdır (11/88): Allah’ın yardımına muhtaçlığımızı kavramış olarak çalışıp iyi işler yapmak zorundayız. Hz. Şuayb de kavmine şöyle diyor “Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir…ben sadece O’na yöneliyorum” Hud 11/88 . Bu hayat imtihanında gerçekten, ne kadar başarılı olmak istediğimize biz karar vereceğiz. Ancak, bunun için başarı kapılarını açacak olan Allah’ın yardımına ulaşmada yardımcı olacak aşağıdaki gibi bazı adımları da atmamız gerekir: Niyetlerinizi düzeltin, Kur’an ile meşgul olun, Allah’a muhtaç olduğunuzun farkına varın, O’ndan sürekli yardım isteyin, Önünüze gelen fırsatları kaçırmayın, çok çalışmaya hazır olun, Daha az konuşun daha çok iş yapın, Boş işlerden uzak durun”. A. Bayındır
—————————————————————————————————————————————-
Kıyamet gününün mahiyeti:
103. Ahiret azabından korkanlar için bunda ibretlik bir belge vardır. O gün bütün insanların toplanacağı gündür. O gün hazır bulunulacak (56/47-50) gündür. 104. Biz onu, sadece belirlediğimiz süre doluncaya kadar bekletiriz.
105. Allah’ın izni olmadan kimsenin konuşamayacağı gün geldiğinde kimileri mutsuz, kimileri de mutlu olacaktır. 106. Mutsuzlar, o ateşte olacaklardır; orada nefesleri hırıltılı ve derindendir. 107. Rabbin farklı tercihte bulunmazsa; onlar, gökler ve yer durdukça orada ölümsüz olarak kalacaklar. Senin Rabbin irade ettiği1 her şeyi yapar.
108. Mutlu edilenler ise Cennet’te olacaklardır. Rabbin farklı tercihte bulunmazsa; onlar, gökler ve yer durdukça, bitip tükenmeyecek bir ödül ile orada ölümsüz olarak kalacaklar.
(1) İrâde, istemek ve dilemektir. Allah kullarının, imtihanı başarmalarını irade eder ama herkes başaramaz Allah “ol” emrini vermeden onun iradesi gerçekleşmez. İmtihanla ilgili konularda “ol” emrini, sadece gereğini yapanlar için verir.
——————————————————————————————————————————————————————
Hz. Peygambere hitap: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”;
112. Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!1 Seninle birlikte tövbe edenler (dönüş yapanlar) da öyle! Sakın taşkınlık etmeyin! O, bütün yaptıklarınızı görür. 113. Sakın yanlış yolda olanlara sırtınızı dayamayın; yoksa o ateş size de dokunur! Onların Allah ile aralarına girecek bir yakınları olmayacaktır. Sonra yardım da göremezsiniz!
Açıklamalar 1;
(1) “Bundan dolayı sen davetini yap ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol” onların arzularına uyma”. 42/15,
Açıklamalar 2;
*Verilen emre tam olarak uymak: Ebû Amr, Allah Resulüne şöyle dedi: “Yâ Resûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim”. Resulullah buyuruyor ki “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!”. Hz. Peygambere ashabı; “Saçların çabuk ağarmaya başladı” dediklerinde “Hûd ve kardeşleri olan diğer sureler saçlarımı ağarttı” buyuruyor. Kur’an’ın insandan tek isteği vardır: “Doğru ve dürüst olması”.
Bu âyet, İslâmiyet de büyük bir esastır. Ferdî ve sosyal hayatı düzenlemek için bundan daha kapsamlı bir kanun maddesi olamaz. Çünkü istikâmet bütün medenî esasların en birincisidir, istikâmet doğruluktur. Vazifelerde İslâm’a göre hareket etmek gerekir. İlgili ayetler;
“Sen davetini yap ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol, onların arzularına uyma. De ki: “Ben Allah’ın indirdiği her kitaba inandım. Bana aranızda adaletli davranmam emredildi….. Dönüp varılacak yer onun huzurudur…42/15”
“Rabbimiz Allah’tır” deyip doğru davrananlar, ne bir korku duyar ve ne de üzülürler. İşte Cennet ahalisi onlardır; yaptıkları işlere karşılık olarak orada ölümsüzleşeceklerdir. Ahkaf 46/13-14
——————————————————————————————————————————————————————-
Günlük namaz vakitleri;
114. Namazı, gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde1 düzgün ve sürekli kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, bilgisini kullananların akıllarında tutmaları gereken doğru bilgidir.
Açıklamalar 1;
(1) “Gündüzün iki tarafı”, namaz kılınması gereken ilk bölüm demektir. Bunlar, güneşin tepe noktasından batıya doğru kaydığı öğle namazı vakti (17/78) ile güneş batmadan önce kılınması gereken ikindi namazının vakti olur. Yakınlık, gündüzün aydınlığının gecenin karanlığına karışmasıyla anlaşılır. Arapçada çoğul en az üç adete işaret ettiğinden, gecenin gündüze yakın vakitlerinde kılınan namazların sayısı en az üçtür. Bunla akşam, yatsı ve sabah namazlarıdır. Dolayısıyla bu ayet, bir günde öğle namazı ile başlayıp sabah namazı ile biten beş vakit namazın farz olduğunu gösterir (2/238).
—————————————————————————————————————————————–
“Bilgi birikimi olanlar, o yerdeki bozulmalardan sakındırsalardı olmaz mıydı?”
116. Sizden önceki dönemlerde bilgi birikimi olanlar1 o yerlerdeki bozulmalardan sakındırsalardı olmaz mıydı? Kendilerini kurtardığımız az kimse dışında bunu yapan olmadı. Yanlış yapanlar, kendilerini şımartan şeylerin ardına düştüler ve suçlular haline geldiler. 117. Doğru düzgün davranan bir halkı varken, Rabbin haksızlık edip o kentleri helak edecek değildir.
118. Rabbin tercihini farklı yapsaydı elbette insanları tek bir ümmet haline getirirdi. (Tercihi böyle yaptığı için) onlar muhalefet etmeyi sürdüreceklerdir. 119. Rabbinin ikramda bulundukları bunun dışındadır. O, insanları bunun için (muhalefet etmeleri için) yaratmıştır. Rabbinin şu sözü kesinleşmiştir: “Cehennemi tamamen cinlerle ve insanlarla dolduracağım.
120. Elçilerin haberlerinden kalbini kararlı kılacak her şeyi sana tam olarak anlatıyoruz. Onlarda konuyla ilgili hakikatler, öğüt ve müminler için akılda tutulması gereken bilgiler vardır. 121. İnanmayanlara de ki: “Elinizden ne geliyorsa yapın, biz de yapıyoruz! 122. Bekleyin, biz de bekliyoruz!”
Açıklamalar 1;
(1) Önceki nebilerden ve onların kitaplarından öğrendikleri bilgi birikimi.
——————————————————————————————————————————————-
Allah’ın nitelikleri;
123. Göklerin ve yerin gaybını (gizlisini saklısını) bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler ona varır. Öyleyse sen ona kulluk et ve ona güvenip dayan. Senin Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
—————————————————————————————————————————————–